Kalp kelimesinin tıbbi tınısının yanında bana daha fazla şey çağrıştıran
o kelime…
Kalbin cesaretle ilgili adaşı... Cesaret soslu kablolu yaşam
aparatı…
"kalbim etten bir organ sadece, kalbim yüreğim olur sen
gelince" buyurmuş Yılmaz Erdoğan zamanında. Ne demiş adam: "kalp",
"yürek"!
"bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte, yani kalpte"
mi demiş Nazım Hikmet? Ne kadar sakil durdu. "bütün iş Tahir’le Zühre
olabilmekte, yani yürekte" demiş o yüzden.
Kalbe ne olur? Çarpar, tekler, By-Pass olur, çok koşarsan
tavana vurur, çok yersen sıkışır: güp güp güp...
Yüreğe ne olur peki? O sever, çırpınır, kabına sığmaz, midede
uçuşan kelebeklere finansörlük yapar, bazen acır: güp güp güp...
Daralır bazı bazı...
Bir de onu sarmalayan göğüs kafesi üstüne sonsuz ağırlıkta
yükler koyuldu mu, iyice daralır.
"geçecek hepsi" dersin... "hepsi
geçecek"...
"yüreği temiz tutmak için sorular sormak yeterlidir… Der
Boris Vian
Kalp kelimesinin bütün dillerde karşılığı vardır.
Ama yürek, hisli kelime derler ya, aynen öyle. Yoktur. Anadili
Türkçe olmayan anlamaz yürek kelimesinden.
Varsa çevirilerini bilen, aydınlatırlarsa sevinirim. Benim
kalbimle sorunum yok ama “ah şu yürek…”
Kendisiyle ilgili bir talebim var: yerini değiştirebilelim
bunun. Ne bileyim, sağ tarafa aldıralım mesela.
Mideye doğru sarkabilir. Ciğerle dost olabilir. Omuzda durabilir.
Zira olur olmadık kişiler tarafından bilinir oldu yüreğin
yeri. Gelen geçen kırıyor. Olmuyor anasını satayım.
Canımdan önce bunu koruyacağım diye ebem yıllardır dökmediği
yaşı döktü. Anladık söküp atamıyoruz ama yerini genişletelim bari. Durduğu
yerde aldığı darbeden sersem oldu yavrucak. Bi' de görsen, korkudan küçücük
kaldı zaten. Titrek bir şey oldu.
Aptal yahu, iki muhabbet etse "ehele ehele burdayım
beeen!" diye bağırıyor. Yazık lan.
Yürek meselesi hassas bir şey bazen koca bir bedende serçe
kadar, bazen kuş gibi bedende aslan kadar şu yürek.
Bir hikâye vardır. Kedi
korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Bir büyücü fareyi
görür, fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan bir zaman
mutlu yaşar fakat bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir
kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, belli bir zaman sevinir fakat sonra
avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu
yenmeye imkân yok. Onu eski haline dönüştürür. Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkaksın. Sende sadece bir farenin
yüreği var…”
fareler yürekli midir bilmiyorum ama hikâye buna benzer bir şeydir.
Yürekli olmak sadece korkmamak değil elbette, aynı zamanda
kendi aynamızda kendimizi nasıl gördüğümüz ve kendimize biçtiğimiz konum ile de
ilgili bir şey.
Doğarken yürek mi yedirmişler bilmiyorum ama yaşamda yüreğimi
sıkıştıran kocaman tek bir korkum vardır ne dile getiririm ne akla… Yaşamda
şanslı olmayı dilediğim tek şeydir. Benim yüreğim bir ona sıkışır. Şanslı bir ana olmak ne başarılardır, ne
mevkilerdir. Bazı acıların sizden teğet geçmesidir.
Yürekli insan, yürümeye yüreği olan kimsedir benim için.
Yürek bir insan için fazladır paylaşılmalıdır kanımca.
Kalbinizi tedavi ederler yüreğinizin tedavisi zordur fikrimce…
Evlat yüreğin en güzel odasıdır ama odası boldur meretin
durmaz çarpar illa…
Hamiş; her gördüğünüz yüreğe hoyrat davranmayın arkadaş. Bir
de bu satırların yazarının şu anki akıl sağlığından emin olmayın. Yüreği az
sıkışık olabilir, ne bileyim oğlu uzakta olabilir ya da bir şey demek istiyor
susuyor olabilir… Ama bu satırları yazanın dediğine güvenin derim her koşulda
yüreği ile barışıktır kendini kırar yüreğine dur demez.
Ve varsa bir yüreğiniz “yürek”… “cesaretli” olmak demektir
hatırlatırım…
Anmadan bitmez bu yazı "yürek" darmaDUMAN bir şarkıdır aynı zamanda...