24 Şubat 2015 Salı

SEVGİLİ BALON,...


Söylemediklerim var…
Gerçekleri söyleyememekten mustaribim dostlar…

Çünkü söylenmiyor. Yaşamın, yaşamanın kuralı bu…
Görüyor, biliyor ve susuyorsun… Oyunda kalmanın kuralı bu…
Ve herkes aynı dertten sıkıntıda…

Peki, o zaman… Herkes aynı dertten sıkıntı da ise buna neden olan diğer “herkes” KİM?

Çantamın içinde çerçöp birikir bazen. Ben de ara ara çantamın içini dışına çıkararak iyice silkelerim. Uçup gider pislikler, bir daha birikene kadar. Kendimi de, aynı böyle, iç dış değiştirmek istiyorum. İçimi, iç astarımı, dışarı bırakmak istiyorum.
Çünkü içimde günbegün biriken söyleyemediklerim var.

Kalem işlemez, varsa kelime ordularınız aciz kalır söylemek istedikleriniz karşısında, diliniz çözülse bile söylemek istediklerinize uygun kelime yoktur lügatınızda. Sonra türlü türlü haller hâsıl olur, kırar döker, yakar kavurursunuz herkesi, her şeyi...

Bir türlü söyleyemezsiniz yine de...

Söylemek istediklerime karşılık yok dinine yandığımın alfabesinde…

Kanımca dünyanın en büyük konforudur birinin sizi anlaması. Siz bir şey demeden durumu kavraması… Ama benim söyleyememe sıkıntım çok bununla alakalı değil. Yakın plan çekimde söyleyememeye alışığım…
Rahmetli babam; sen isteyince kıymeti kalmaz… Sen bir şeyi istemeden yaparsa seni sevdiğini söyleyen kişi “o değerli”dir demişti. Bende bu cümleyi sıkı sıkı sakladım. O nedenle yakınım olup derdimi, sıkıntımı anlamayan, anlayıp oralı olmayan insanlarımla ilgili değil söyleyemediklerim onun devası “psikoloji” de… Hatta anlayıp kendince bana had bildirenlerle hiç alakalı değil söyleyemediklerim evvallah “Ben bir yolunu bulurum” 

Söylemediklerim insanların, birkaç adım mesafede duran yakın ve uzak tanıdıkların, tanımadıkların sürekli yineledikleri ve kendilerinden başlayarak tüm dünyanın bugün ki mevcut düzene gelmesine sebep olan tavırlarında…
İnsanlar birbirini sevmiyor…
Bunu bana lütfen 3 yaşında bir çocuğa anlatır gibi anlatın…
Birbirleri hakkında konuşuyorlar, birbirlerine zarar veriyorlar, birbirlerini kıskanıyorlar…
En olmaması gereken ortamlarda bile bu düzen işliyor… Sevgi dolu kucaklaşmalar ve “canım”ların hava da uçtuğu saygı dolu ortamlarda bile bu düzen böyle işliyor…

Arada “sahici” “harbici” abiler ve ablalar çıkıyor elbette…
İçleri güzel, kendileri güzel… Onların varlığı bu dünyayı yaşanır yapıyor zaten…

Onlarda bunun farkında oluyor çoğu zaman… Sıcacık dostlukları oluyor… Her zaman herkese bir adım ötede oluyor onlar… Onlar siz demeden sıkıntınızı anlıyor, insanları olduğu gibi kabul edebiliyor… Taşıdıkları birçoğumuzdan daha olmuş ruhlarıyla yaşama bir “gülümseme” mesafesinde duruyorlar…

Hırslarını, egolarını kontrol edebiliyorlar… Ya da yaşamın bir yerinde bu fazlalıklardan kurtulmuş oluyorlar…
Bulundukları ortamda şimdi neye alınır, kime gerilir, kimin başarısını kıskanır ne zaman “Ama BEN!” der diye beklemiyorsunuz…

Ben söyleyemediklerimi bir yana bırakıp; söyleyebildiklerime birkaç şey demek istiyorum…

Yaşamıma eli dokunan… Uzakta km’lerce ötede iken beni unutmayan dostuma, yakında sıkıldığımı sesimin renginden anlayan yürek kardeşime, doğurduğundan beri başına türlü işler açtığım o güzel kadına beni anladıkları için teşekkür ediyorum…

Kalp kırmak çok kolay… İnsan üzmek çok kolay…
Başarı elindeki kumandayı doğru kullanmakta…

Tüm yaşamınızı “iyilik” içinde geçirdiğinizi sanıp “koskocaman” bir ego yığını olabilirsiniz…
Çünkü insan en çok kendine “KÖR” dür…

Gözümün açılması dileklerimle…

Saldım balonu gitti....