Hırs…
Her varlığa çok zarar verebilen, iş dünyasının içinde barınmak için ne yazık ki sahip olunması gereken, kişiyi düşünceden ve merhametten yoksun bırakan, önündeki her şeyi silip süpürmesine neden olabilecek kötü bir duygu…
Hırs…
Kapitalist ahlakın yücelttiği bir duygu…
Hırs…
Uzun vadede insanı mahvetme kapasitesine sahip bir duygu…
Bahsi geçen şey çağımızın körüklediği maddi ve manevi hırslar (ki
bunların yarattığı sonuçlar çok acıdır) tabii, benliğin yükselmesi isteği değil…
Böyle bir hırs yok çünkü böyle bir talebiniz varsa bu dünyada önce hırslardan arınmanız
gerekiyor.
Buraya kadar ki gayet resmi yazıdan sonrası hiç hırslı
olmayacak sanırım, bilgi ve fikir dökümü de belki yaşamsal hırsın bir yüzü…
Ancak hırs konusunda beni en çok ilgilendiren bu değil. Gizli ya da aleni
hırsların ya da hırslıların yaşamımıza kattığı rahatsızlık duygusu…
Kıskançlık ile birlikte zuhur eden hırs başarı için gerekli
olan azimden çok başka bir duygu ve benim yaşam görüşümde hiçbir kabul ve
sempatisi yok.
Hırs ve azim; aynı şeyi yapmanın
iki farklı yolu... "Hırs"a kin, "Azim"e sabır eşlik ediyor.
Elbet farklı tarifleriniz vardır, ama âcizane fikrim budur benim.
Dün akşam Karşıyaka çarşı boyunca sakin sakin yürüdüm, güzel
kadınlar, yakışıklı adamlar, yaşlılar, çocuklar... En çokta güzel kadınlar... Yanlarında
hayattan ne istediğini bilen, güçlü erkekler aradı gözüm. Ama gördüğüm bir sürü
telaştı sadece. Ben hala hayatın anlamını arıyor, hayatta ne istediğimi
bilmekten geçtim hayatın neresinde olduğumu kestiremiyorken son birkaç günü ve
yaptığım birkaç konuşmayı düşündüm.
Kendimi başarısız hissetmem gerekiyor mu diye düşündüm.
Faturayı nasıl ödeyeceğinizi düşünüyorsanız bu dünya değer yargıları için “başarılı”
sayılmazsınız çünkü… Oysa aylaklığın bile hakkını vermek lazımdır bu dünyada...
Aşkın, başarısızlığın, yalnız hissetmenin, para sıkıntısının, özlemin hepsinin
hakkını vermek lazımdır.
İlkokuldan itibaren hırslı olmadığım için eleştirilmiş biriyim
ben. “Daha hırslı olsan önünde hiçbir şey duramazdı” en çok işittiğim lakırdı.
Lakırdı çünkü ne zaman söylense kafamda bir şeyler takırdıyor. Ne yapmalıydım
daha hırslı olmak için. Hırs bana kilometrelerce öteden görünen bir şeydir.
Hırslı insanın gözü başka parlar… Doğru insanları seçer arkadaşlık için, sağlam
hesaplar peşindedir. Sevgisinden emin olamazsınız, asla emin olmamalısınızdır
da zaten. Çünkü işine sizden fazla yarayacak bir iş, arkadaş, dost ya da eş,
sevgili vs. için sizi bırakır gider. Yaşamında ki her şey ilerlemesi ve
başarılı olması içindir.
Başarılı hırslılar gördüğüm gibi yaşam boyu bir boka yaramamış
hırslarıyla sadece kıskançlıktan kuduran insanlar da gördüm. Kimi bunu
saklayamayacak kadar ayarsız, kimisi ise bunu iki dişinin arasından tıslayacak
kadar haindi…
Ne yapmalıydım hırslı olmak için… Mesela gururum kırıldığında
bile kendi kişisel oluşumunu yanlış değerler üzerine kurmuş, herkesi ezen ve
sömüren bir adamla mı ya da parası ve eşinin gücüyle terbiyesizlik yapan bir
kadınla çalışmaya mı devam etmeliydim… Daha çok para kazanırdım doğrusu… Ya da
başkasıyla da birlikte olduğunu bildiğim bir adamla evli mi kalmalıydım… Faturaları
daha rahat öderdim doğrusu… Görmezden gelmek… Ya da ortak yapılan bir işte
ortağın arkasından iş mi çevirseydim… Hırslar için, başarı için kendi
benliğini, adabını yok saymak… Düşündüm olmadı… Bir şeyim eksik diye düşündüm.
İlkokul hocamı burada saygı ve sevgiyle anıyorum. Henüz 8 yaşında bir çocuk
için babasını çağırıp yetenekli, akıllı ama hırslı değil yükselemez bu
demişliği var kendisinin. Ama çalışkan… Koy önüne beş kişilik işi yapar bir de
işini yapmayanların hırs ve kıskançlıklarıyla uğraşır.
Benim gibi vur eyeri çalışsın insanlar için bu çabanın arasına
birde hırs ağırlığı eklemek zor iken, onların kıskançlıkları çoğu zaman “benim
hırsım” oldu. Sahip olduğum çok az şey için benden çok fazlasına sahip
insanların bakışlarında gördüğüm kıskançlık beni hep eğlendirdi. Yaşamıma işi,
dostluğu ve yaşamı hırstan örülü insanlar sokamadım. O nedenle kaybetmeyi de
bilen dostlarım oldu benim.
Oldum olası bu hırs konusu ile çok eğlendim.
Olur ya bir sebeple birlikte yaptığımız bir şeyde beni hırslı
bulduysanız bilin ki o benim hırsım değil… Sizin hırsınızın beni
öfkelendirmesinden dolayı inadımdan sizden fazlasını yapmam, karşısına geçip
oturup sizi seyretmemdir. Benim de böyle bir ayarsızlığım var.
Duygususal hırslılar en tehlikelisidir kanımca. Genelde karmaşık psikolojik duygulardan kaynaklanan,
kişinin kendisi dışında herkesin yaptığıyla ilgilenmesine sebep olan, kişiyi
her türlü yöntemi kullanarak herkesin önüne geçmeye iteleyen ve ne olursa olsun
kişinin suratına patlayacak olan bir hırstır bu. Burada ise herkes kaybeder. Bu
hırsın uzun vadede kazandırdığı birini hiç görmedim. Kendini olduğundan farklı
gösterme, işini, eşini, yaşamını abartma… Sahipsiz başarıları sahiplenme hepsi
bu davranışın göstergeleridir.
Çünkü gerçekten çalışkan, başarılı ve yaptığı işle ilgilenen
insanların çoğu kez anlatmak istedikleri şey başarıları değildir. Konuşulacak
bir sürü şey vardır… Yaşam, tarih, insanlar oysa hırs küpü arkadaşınız siz ne
anlatsanız sadece “ne yaparım, ben ne anlatırım” a endekslidir. Sizi dinlemez,
fikirlerinizi önemsemez.
Çünkü insanın içinde bir noktadır hırs günü gelince büyür
büyür büyür ve bedenini kaplar… Menfaattir özünde olan... Sevgiden de üstündür,
aşktan da, vefadan da... Hayatın her alanındadır... Hırslarından kolay arınamaz
insan... Cenneti bile hırs ile ister... Doyuramaz içini... Bazen yine bir nokta
cismini alır, kayboldu ortadan zannedilir… Ama o hep ordadır... Kabul etsek de
etmesek de...
Çünkü temelinde 'ben' vardır... Ve 'biz' var oldukça o da var
kalacaktır...
Çünkü bu yüzyılda hırs “güç ”tür. Vatan bile sattırır adama.
Çocuklar öldürttürür adama… Hırs önünü almazsanız sizi berbat biri yapar.
"hayata en aşağıdan başlandığından yukarıdan başka gidecek yer
yoktur.
Biçimsel yükselmeye, ruhun yükselmesi eşlik edemediğinde biz
yükseldikçe, yukarısı da gittikçe yükselir." diye tanımlar bir psikanalist “hırsı”
sonu yoktur.
Kişinin benliğinin olgunlaşması dışında bir tedavisi yoktur. Hırslı
insan en bir tahammülfersa insan cinsidir, genelde inatçı da olurlar. Onlar
konuşurken kafa, göz ve hatta televizyon kırasınız gelir. Yaşadığım sürece bu
muhteviyatta birçok insanı çok yakinen tanıma fırsatı bulmuş biri olarak
söyleyebilirim ki hepsi cehennemliktir, yatacak yerleri yoktur. Bazen kişinin
hırsı öyle bir artar ki bir ülkenin her şeyi olmak ister kimisi cumhurbaşkanı,
başbakanı, bakanı, savcısı, hâkimi, komutanı, işçisi, komedyeni, starı… Ama
olup olacağı bir avuç toprakta yatmaktır sonu herkesin.
Sizin içinde onun içinde… Benim içinde…
Hamiş; kontrolsüz güç, güç değildir. Hırs düzgün olarak
kullanıldığında iyi bir uşaktır. Aksi halde sizin efendiniz olur.
Hırs, iyi bir uşak, kötü bir efendidir.
Yapıcı hırslarıyla ya da azimleriyle yaşamımda olan ve adına hırs dedikleri
kıskançlıkları ile yaşamımı zorlaştıran herkese hediyem olsun o halde…