29 Eylül 2014 Pazartesi

İÇİMDEKİ AYNA

Kendimizi değersiz hissettiğimiz anlar…

Hemen hepimiz yaşamın bir yerinde böyle hissetmişizdir illa ki…


Değersiz, önemsiz… Hak etmediği gibi davranılan... /hak etmediği gibi… Kilit cümle bu sanırım. Hak ettiğimizi düşündüğümüz değerin belirleyicisi nasıl kendimiz isek, hak etmediğimiz tavırların kabul edicisi de biz değil miyiz?

Kendini bir durum ya da kişi karşısında değersiz hissetmek, ilk önce insanın kendi değerini bilmesi ve bu ''bilirlilik'' neticesinde kimi zaman bir an, kimi zaman uzun süreler boyunca karşı tarafın kişiye hissettirdiği ve hissedenin de kendisini kötü hissettiği bir vaziyette kalakalmasıdır.

Kimse, bizim başımıza zorla silah dayayıp bizi kendimize ''değersiz'' hissettirmiyor esasen. Biz izin veriyoruz buna, biz müdahale etmiyoruz, tolerans gösteriyoruz. Değilse inanın kimse kimseye bu ''hak'' edilmeyen davranışı yap(a)maz.

Sebep olan bir insan ise kendimizi değersiz hissetmekten kurtulmak basit aslında; o kişiyle görüşmemek. Bunu yapmak belki zor gibi görünebilir ama ruh sağlığı açısından bu davranışı yapmak zorunlu bir süreçtir.

Bize kendimizi değersiz hissettirenler, hep bizim aslında ''onlar'' için güzel düşüncelere sahip olduğumuz insanlar değil midir?  Yoksa yoldan geçen ahmet efendi bana ne yaparsa yapsın ben ne kadar kendimi kötü hissedebilirim ki?

Bizi '' iplemeyen'' , '' görmezden gelen''  gerekli gördüğümüz '' değeri vermeyen'' vs. insanlara ne zamanki aynı hareketi biz yaparız o zaman karşıdaki ses yükselir, '' ben bunu hak etmiyorum'' Bu minvalindeki tüm kelamlar beni güldürür.  E niye? Sen bana kendimi değersiz hissettir, ben de burada armut toplayım öyle mi?

Değil kardeşim işte, sana verdiğim o ''değeri''-i şimdi geri alıyorum. Diyesim gelir…
Buna maruz kalan ya da bu çıkılamaz çarkın içinde kalan insanlar önce şuna vakıf olmalıdırlar kanımca. Yaşamınızda o ya da bu sebeple, özelinizde, işinizde, arkadaş ortamı içinde size bunu taammüden yapan birileri var ise buna sebep önce karşının kişilik bozukluğu sonra sizin kişilik bozukluğunuzdur. 

İzin verdiğiniz içinizin aynasıdır.  Kendinize değer bulduğunuz şey sizin kendinize değer biçtiğinizdir.

Kim bir başka insanın değerini belirleme hakkına sahiptir ki…

Bu edilgen hayatların ettirgen kâbusudur…

Kendini değersiz hisseden insanlar mutsuz insanlardır. Bir ülkede mutsuz insan sayısı ne kadar fazlaysa kendini değersiz hisseden insan o kadar fazladır. Ve o ülke de zamanla değerini ve değerlerini kaybetmeye mahkûmdur.

Kendini değersiz hissetmek;

En narsist bünyelerin bile başına gelebilecek hadisedir. Kişinin karakterine, yaşamsal koşullarına ve ruhsal durumuna bağlı olarak süresi ve tekrarlanma sıklığı değişse de; tek çaresi psikiyatrlara gidip avuç avuç prozac almak değildir. Önce durumu kabullenip içe dönmek; sonra da şöyle bir silkinip her şeye yeniden başlama cesareti göstermektir. 

Hepimizin aynı başlangıç çizgisinden yola çıkmasak dahi, aynı bitiş çizgisinde duracağımızı hatırlayabilmektir.

Herkes kendini özel sanıyor oysa çoğumuz sıradanız ama hiçbirimiz değersiz değiliz.

Kişi…
Bilsin ki, herkes sadece kendi dünyası çerçevesinde payelenir.

Kişinin en büyük yanılgısı, bir başka kişinin dünyasında bir anlam, bir konum elde ettiğine hükmettiği an belirecektir karşısında.
Aşılması imkânsız bir duvar olarak üstelik.

Siyah…
Ziftle kaplanmış…
Geniş bir set...
Göğe değin uzanan...

Kendi anlamların kâfi gelmez mi kuzum sana?

Başkasının hayatından anlamlar arzulamak hayal kırıklığı demektir her zaman..
Bilmez misin?

Senin değerin, sana dairdir…
Sen dışında kimsenin sana lütfedeceği bir değer, mutlak ve baki olmayacaktır…
Görmez misin?

İçindeki ses sana her dakika bunu bağırır...
Haykırır...
İşitmez misin?
Değmez…

Var olduğunu sandığın değerin,
Pul olduğunu anladığın andaki hayal kırıklığına…
Hiçbir şey…
Değmez…

Biri tarafından değersiz hissettirilmek ya da hissetmeyi en iyi tarif edebileceğim durum maalesef ki aşağıdakidir.

Tuvaletteyken otomatik ışık sensörünün seni görmemesi… Akabinde görmesi için içerde tek başına ebleh hareketler yapmak… "ulan içerdeyim işte, yansana" diye bağırmak… Bu durum dışardan biri tarafından hatta kendiniz tarafından görüldüğünde ne derece saçma ve komik ise size kendinizi değersiz hissettiren biriyle mevcut diyaloğu sürdürmeye çalışmak, görünür olmaya çalışmak o derece komiktir.

Özetle;  kendini değersiz hisseden kişi için dışarıdan gördüğü değer ancak geçici bir etki yaratır.

O değerin gerçekliğini her daim test edip emin olmak zorundadır.  Kendine verdiğin değer kadar değerlisin. Sev kendini severler seni, süpersin yakında uçarsın gazlamaları da geçicidir.
Uçurup uçurup yere atıverir.

En nihayetinde nasıl hissediyorsan öyledir mevzusu doğru. Hissiyatı nasıl değiştiricez konusunda da cevap zamandır, deneyimdir, hayattır... Artık ağır abiler/ablalar bir el atarlar herhâlde...  

Hamiş:

Fakat kör insan için elmas da birdir, cam da...
Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma…”

Şimdi tahtaya 100 kere yaz çocum, yetmezse kendin için gökyüzünden yıldızlar topla çocum...

“SEN DEĞERLİSİN, SEN DEĞERLİSİN, SEN DEĞERLİSİN........................ “