8 Eylül 2014 Pazartesi

ARIZALI...

Anlayamadıklarım;

Anlamak istediklerimdir aynı zamanda. Lütfen birisi anlatsın, tatlı dille ve sabırla.


Modern şehirlerde merdivenlere kadar taşan konuyu komşuyu rahatsız eden kapı önü terlikleri…

Kadınlarla tavla oynamaya başladıklarında aslan kesilen tavla eğiticisi erkekler…

Çıtır çıtır çıtır çıtır çiğdem çitleyen delikanlılar…

Topluma açık alanlar da yüksek sesle erkek arkadaşına kapris yapan ablalar…

Böylesi saçma sapan bir sürü cümleyle devam edebilirim…

Benim öyle büyük…  Evim / arabam/ teknem var’cılar… Ve onların küçük… yaşamları!

Pilavı çatalla yeme çabası…

İnsanların siyasetçilere inanıp, üstüne de onları savunması…

İnsanlardaki bitmek bilmeyen para kazanma hırsı… Bu hırs uğruna gözlerinin kör olması… Hep daha fazlasını istemeleri…  Hep Pepsi’nin insanların bilinçaltına yerleştirdiği bir durum bu.
“Daha fazlasını iste…”

allah’ın tek affetmeyeceği günahın kul hakkı olduğunu söylediği bir dine mensup insanların nüfusun yüzde 99'unu oluşturduğu bir ülkede küçüğünden büyüğüne herkesin birbirinin hakkını yemesi…

Aldatılan kadınların hepsinin anlayışsız, yetersiz ve yanlış olması…

Aldatan erkeklerin hepsinin haklı, mükemmel ve mağdur olması…

Her şeye sahip insanların eksiklik hissetme duygusu…

Sen faturanı nasıl ödeyeceğinin kaygısındayken, bir yüksek model araba almak derdinde olanların gece uykularının hangisini alsam diye düşünerek kaçması…

Kocaman popolu çenesi düşük kadınlar…

Sabah güneşinin çişliye, akşam güneşinin güzele vurması…

Hiç bir şey istediği gibi olmadığı için sürekli hayıflanıp sadece sorun çıkarmak için bir şey söylemeyi adet edinmiş insanlar…

“Anlaşılması zor biriyim” diyen insanların hep birbirine benzemesi…
“- anlaşılması zor biriyim
+ bende.
- nassı yani?
+ miyirib roz ısamlışalna !!!! “

Ya da ne bileyim…

“- anlaşılması zor biriyim
+ gerek yok. Sevişiriz
- ?!”

İnsanlar ve ilişkilerle dolu anlaşılmaz bir dünya da insanları ve ilişkileri anlamaya çalışan insanlar…

"yamuk yaparsam, bu sana olan saygısızlığımdan ya da benim cibilliyetsizliğimden değil senin beni anlama kabiliyetinden yoksun olmandandır" ön deyişi...

Ebru Şallı ile büyük bir aşk yaşayan (!)  yakışıklı popçu (!) Sinan Akçıl’ın evlenmeyi düşünmediğini açıklaması!

Yürürken camlardan kendine bakan ablalar, otobüslerde çalışılmış kollarına bakan delikanlılar, tango yaparken aynalardan kendini seyreden partnerler…

Ben daha uçaklar ve gemilerle ilgili konuyu tam hazmedememişken, üç boyutlu yazıcının bileklik yapması…

İnsanların kendini canı istediği zaman dost hissetmesi, canı istediği zaman ortadan kaybolması, canı istediğinde "ah be neydi o günler" diye içlenmesi… Hem dost hem bencil olmayı aynı anda becerebileceğini sanması…

Her şeyin inanılmaz bir hızla değişebilme yetisi…

Annelerin askere alınmaması…

Bir şeyi yapmak zorunda olduğumda bir türlü başlayamamam…

Her depremden sonra Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün çıkıp “beklenilen deprem” demesi ve insanları uyarmamış olması…

Yaşamın sınırlılığı ve kısalığına rağmen insanların sıkılacak bol bol zaman bulmaları…

Bazı insanların sevgi kelebeği olmalara… Feng Shui’nin her derde deva olması…

“Anlayamadıklarım” anladıklarımdan fazladır bunlar... Ve insansan bu durum normaldir!

Beni böyle delirtip de saçma sapan yazılar yazdıran tüm eş, ahbap, dost, sevgili, apartman sakini, yoldaki insan, yan masadaki adam, kornayla sevişen şoför…  Sizlere hisli hisli küfrediyorum, esen kalın.

Hamiş; Mevlana’nın da buyurduğu gibi;


"ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır"