Direniş bir sevdalının hayat intizarıdır
susarsa çatışma konuşursa savaş yazarsa destan severse devrim olur...
Kendi kendini
sokan bir aşktı bizimkisi hem sokup hem zehrini tüküren. Zaten parlak düşlerin
içinde olmadım ki. Okyanusa düşürdüğüm bir damla tuzun aidiyeti sorgulamıştım,
akandı, durmayandı, asası yoktu, ayrıştırmadı suyu, helak olan kavimin su
üstünde kalan tek çocuğuydum. Kırık bir bisikletin gidişi kadardı gidişin. Bir
ip bir tuğlaya bağlıydı, bağlandığın. Yüzünü tak maskene. Korsanına âşık bir
uçak gibiyim dışım güler içimde korkaklar. Hücrelerime kadar yaşadım diyorsun
yalan! Sayıyorum; bir adım sağa bir adım sola. Siyahın beyazıma teğet geçti
farkında değil misin grileşiyorsun? Yüklem adamıyım sanırım ben öznelerim yoktu
hele gizlisiyle saklısıyla uğraşmazdım.
"Hazır ol
cevabıma sorunu sormadan." Geldim, gittiniz gittiniz kaldım.
Ve sonra...
Parçalarım
göklere... Parçalarım yerlere... Parçalarım denizlere... Parçalarım her
seferinde kendimi sessizce... Dilim sivri midir? Oysa bende önce çok beğendiniz
sonra rahatsız olduğunuz şey "böyle" olmam değil
midir..."böyle" olmasam sizi görmezdim ben... ve kabahatim şimdi görmektir...
Size sıradan düşler diliyorum belinizden beyninize kadar sizi germeyen... Yazdığınız
yönettiğiniz oynadığınız cansız mankenlerle...
"Prangalarım
büyük bir bağlılıkla sarmakta zıvanasız düşüncelerimi. Eh ne beklenir ki hâsıl
olanın asıl olması gerçeğinde. Bakınca kendime o ‘ben’ hiç ‘sen’ olmamış.
İçimdeki hayat denen oynaş duygu aşk denen hoyrat rapsodiyi hiç söylememiş.
Boşluğa merdiven dayıyorum, tırmanıyor benden önce hayallerim. Kırmızı rujlu
kendimle karşılaşıyorum sonsuzluğun bilmem kaçıncı basamağında. Bir damla
gözyaşına ihtiyacım var şimdi yüzümün deltasına bırakmak için. Yalnız kalmasın
diye sessiz bir çığlığa ve de bir tutam kekremsi, tütün tadında hıçkırığa. Lal
olmuş kuyudaki kurbağalarım. Cümleler biriktiriyorum kelimeleştireyim diye,
sadeleştirilen dilbaz kuyuma. Risaleler yazıyorum nursuz cemaatime. Güftemi
ateşböceklerine devrettim. Geceyi perçinliyorum güneşime. Kirleniyor bakire
hayallerim birer fahişe tadı bırakıyor sabahlarıma. Pıhtılaşmıyor kanayan
cigaram ve gözyaşlarım. Sanrılarım mı tanrı, tanrılarım mı sanrı çözemiyorum.
Körebe oynuyorum kendimle. Sonucu merak ediyorsunuz değil mi bulamıyorum…
Varlığım yokluğuma armağan olsun…
VE... Hayat hep travmatik değil buralarda... Nasıl sen geçtiysen "bir süredir görmediğin şeyleri " aramaya dünya küçük laf ışıktan hızlı... Güftemi ateşböceklerine devrettim...
Hani parmak izin
değişmezdi? Korkularım... Sesine dönüyorum yüzümü; korkmuyorum. Trenini
kaçırmış bir biletsin artık...
Sana bir içdeniz yaptım içimde boğulasın diye...
28.haziran.2010
E.A.D.B