25 Ağustos 2014 Pazartesi

NİRVANA...

“Hayat sen ne kadar komedisin! Yaparsın, yapmıyorum dersin inanır; yapmazsın, yapmıyorum dersin inanmaz”


Başlıklı iletinin çağrıştırdıkları üzerine birkaç laf…
İstanbul’dan çok da tanımadığım ortak sosyal aktivitemizden dolayı kendisini bildiğim bir arkadaşın yazdığı bir ileti… Kendisiyle ilgili hiçbir kişisel bağım ve yaşamına dair bir müdahalem olmaksızın bunun bana çağrıştırdıklarına dair birkaç şey yazacağım sanırım…
Erkekler ve kadınlara dair yazılacak şeylerin sonu, ucu bucağı yok... Bir erkek olmadığım için hiçbir zaman o sistemi tam anlamam kenarlarını tam görmem mümkün olamayacak. Ancak bir baba, bir erkek kardeş, bir koca, yıllar süren bir sevgili, erkek arkadaşlar, ümitsiz vakalar ve en önemlisi kendi büyüttüğüm bir erkek evlat gördüm…
İlişki içerisinde aldatmak her ne kadar “insani” bir durum olsa da; biz kadınlar bunun erkeğe ait bir durum olduğunu söylemeyi severiz. Hoş genel yüzde de eminim kadının birlikte olduğu erkeği aldatma oranı erkeğinkinden düşüktür. İstatistiklere çok inanmasam da…
Erkeğin aldatma sebeplerini incelemek, değerlendirmek haddime değil... Eminim her insanın bunun için geçerli ya da arkasına sığındığı sebepleri vardır… Belki cinsellik, belki tatminsizlik, belki aradığını bulamamak, belki dahası… Ancak benim derdim şu aldatma durumuyla değil… Aldatan erkeğin düştüğü yüzsüzlük noktasıyla alakalı…
İşin cılkı çıkmadan önce “babamgiller” zamanında sanki bu işler daha raconuyla yapılıyormuş gibi geliyor bana… Evlerde aldatılmak bir dram iken… Oysa şimdi gördüğüm o ki her iki tarafta son derece gevşek ve yılışık davranıyor olduğu…
Kadınların dünyasında yıllar geçince, gençlik bitince, umut tükenince ama bir türlü de vazgeçemeyince çok değişik bir algısı oluyor bu erkeğin. Yormuyor, üzmüyor o zaman.
Şöyle demişti görüp geçirmiş bir teyze,
"at benim çayır elin; otlar otlar gelir"
Ama hala gençseniz ve eşiniz, sevgiliniz sizi aldatıyorsa ve siz bunu bazen bilerek bazen bilip bilmeyerek kabule diyorsanız en büyük kötülüğü kendi yaşamınıza yapıyor olabilirsiniz…
Aldatan erkek;
“aldat” boyunun ikinci kuşağının erkeklerine verilen addır. Onlar ataları gibi at binip silah kuşanmazlar. Olayın avrat kısmıyla kafayı bozmuşlardır. Yaptıkları seferler, iki göğüs ya da bacak arasına doğru olup, fetihleri ile maalesef bir yere varamazlar.
Bu tip adamlarla ilgili çocukken annen kötü mü davrandı sana klişelerine girmemek lazım elbette, ancak bu tatminsizlik elbette bir alt doyumsuzluğun sonucudur.
Aldatan erkeğin alt modeli ve üst modeli vardır kanımca; alt model yakalanma durumunda evlerden ırak... Kendi hataları nedeniyle eşlerini ya da sevgililerini kaybedince hepten sapıtırlar… Salya sümük olurlar… Daha da saçmalarlar…  
Bir de üst modeli var bu erkeklerin aldattığı ortaya çıktıktan sonra bile "hadi bakalım temizle bu boku da hayallerimiz yalan olmasın, devam edelim" , "aşkta gurur olmaz, seven her şeyi yapar" diyen aptal âşık sevgiliye "utanıyorum, yapamam" diyerek bir darbe daha vuran erkektir.
Apışır kalırsınız, ulan şimdi aldatmaya vesile olan ben miyim bile dersiniz, "öteki kadın şimdi hangimiziz?" çelişkisi boğar... Ama öldürmez…  Maksimum birkaç hafta düşünürsünüz aldatılan ben miyim, uzaktaki diğer kızcağız mı diye. İşin ilginç tarafı bu düşünceyle o hatunu da sevip düşünürken bulursunuz kendinizi...
Ne yaman çelişkidir “Erkeğin Nirvana’sının” kadını düşürdüğü durumlar…
Aldatan erkek durumları kanımca trajik ve komiktir;
Mesela korkuya kapıldığında iki ölçü aldatan erkek mertebesine erişir ki bu da 2. Kadını da aldatmasıyla mümkün olur...
"aldatmayan erkek yok ki " gibi abuk sabuk şekilde kendini savunmaya başlar mesela…
Enselenmediği sürece, birden fazla insanı eş zamanlı mutlu edebilen erkektir, aldatan erkek. (acı ama gerçek)
Mutlu edemediği sadece bir kişi vardır, o da bizatihi kendisidir!
Bir erkek, dilediği kadar "mutluyum/mutluyuz" desin, şayet aldatıyorsa, kesinlikle yalan söylüyordur. Ne kadar aksini iddia etse de -doyumsuz değil- mutsuzdur o erkek.
Bu vesileyle "mutsuzsan ayrıl kardeşim, ne diye aldatıyorsun?" diyenlerin de gıdılarından öperim.
Aldatan tüm erkekler kapı dışarı edilseydi şayet, -değil kafalarını sokacak bir yer bulmak- emin olun köprü/viyadük altlarına bile sığmazlardı. (rabbim bizi affetsin, âmin)
Çift taraflı aldatılmayı kabul eden suç ortakları içinde bir gün yazarım… Çünkü evde çok kocamı bekledim epey tecrübem var aldatılmak konusunda 
Hamiş:
“Nedensiz aldatan erkek sorunludur, nedenli aldatan erkek de sorunludur.
Aralarındaki fark birinci erkek sorunun kendisidir, ikinci erkek ise bir soruna sahiptir.
a- bu şekilde bir ayrım yapılması aldatmayı meşru bir hale getirmez.
b- bu şekilde bir ayrım yapılması aldatmayı meşru bir hale getirebilir. 
Ama bir gerçek var ki yadsınamaz aldatan erkek; bir çiçekçinin gözünden: müşteridir…

Ve unutmamak lazımdır ki;
Açken aldatmışsa aldatmış sayılmayan erkektir. Çünkü açken "o" o değildir.