23 Ağustos 2014 Cumartesi

AYNALI DOLAP, CAKALI DOLAP...

Eski dolap…


Eskitilmişinden değil… Eski… Aynalı dolaplar.

Büyürken; odamda eski aynalı bir dolap vardı. Sırlı aynasıyla, “tahta”; sunta olmayan… İçi doluyken bile hafif… İçi tıkış tıkış olmayan… Biz büyürken dolapların içi bu kadar dolu değildi… Çekmecelerden giysiler fışkırmıyordu, dolaplar dolusu ayakkabı yoktu…
Dolaplar dolusu dertlerimiz de yoktu… “alacaklı” filan değildik yaşamdan… Ki hala değiliz. Hayatın bir alacak/ verecek meselesi olduğunu düşünmek bile dolapların hikâyesini anlamamak demek…
Koyu renkli, işlemeli o dolaplarda mevsim yaz ise yazlıklar, kış ise kışlıklar dururdu. Mevsimsiz şeyler boşa yer kaplamazdı yaşamımızda… Saklardık, kaldırırdık kullanmadıklarımızı yüklüklere… İçi yüklük yataklar yoktu… Sandıklar vardı odalarda… Ceviz sandıklar… Zarafetiyle, sağlamlıyla. Oysa şimdi hepsi dolaplarda… Kocaman üstümüze üstümüze gelen devasa dolaplarda. Sökerken 15 dakikamızı alan tekrar kurmak için ter döktüğümüz demonte dolaplarda…
Demonte dolapların olmadığı zamanlarda aşklar da demonte değildi…  Dolapların içinde eşyalar çoğalırken yaşamlarda insanlar da çoğaldı… Herkesin dolaplarında 3-5 kişi var artık… Saklı / gizli… Ve hatta en kötüsü açık/ saçık…
Gardrop değil… Tüm diğer manalarıyla… İçi su dolunca dönen düzenek… Atların bağlandığı… Müzikte bir terim… Alavere dalavere… İşte hepsi;  içinde hepsi olan… Hatta kâğıda yazıp bir güzel insan suratı yapabileceğiniz dolap…
Çok kalender bir ev eşyası o dolap... Her şeyi içine atan, kimseye kızamayan, çok duygusal bir eşya... Herkesin derdini dinleyen, dert dinlediği yetmiyormuş gibi bazen de bağırılıp, çağırılan insanlar vardır ya. Hani hayatta sesini çıkarmaz. Aynen onlar gibi... Cidden bu kadar kullanılıp da, hiç övgü alamayan başka bir eşya daha yok kanımca... Ne bulursak dolduruyoruz içine. Yaz gelince kışlıkları, kış gelince yazlıkları. Ona hiç sordunuz mu?  Bütün yaz yünlü kazaklarla nasıl geçiyor? Sen şortla geziyorsun ama o atkı, bere ile vakit geçiriyor... Bir de çok kötü davranırız. Biriyle kavga edersin, dan ! dun ! Kapaklarını vurursun, aradığını bulamayınca kapısını tekmelersin... Gıkı çıkmaz. İhtiyaç duyduğun zaman, açar içini sana. Sevgilinden gelen mektubu saklayabil diye, en kuytu köşe yerini sana verir... Bu kadar da olgun, bu kadar da iyi niyetlidir işte... Ben daha fazla zarar vermeyeyim diye kendisine söktüm kapaklarını… içi dışı bir olsun istedim…
Ama dolaplar konuşur bazen… Sorarlar adama… Madem kullanmayacaktın neden doldurdun içimi bu ıvır zıvırla diye…

Tıpkı dolabın dediği gibi:

"benim beygirim, gözbağım nerede?"

ŞİMDİLERDE ESKİCİ SÜSÜ O ÇOK SEVDİĞİM DOLAPLAR…