Eski dolap…
Büyürken; odamda eski aynalı bir dolap vardı. Sırlı aynasıyla, “tahta”; sunta olmayan… İçi doluyken bile hafif… İçi tıkış tıkış olmayan… Biz büyürken dolapların içi bu kadar dolu değildi… Çekmecelerden giysiler fışkırmıyordu, dolaplar dolusu ayakkabı yoktu…
Dolaplar dolusu
dertlerimiz de yoktu… “alacaklı” filan değildik yaşamdan… Ki hala değiliz.
Hayatın bir alacak/ verecek meselesi olduğunu düşünmek bile dolapların hikâyesini
anlamamak demek…
Koyu renkli,
işlemeli o dolaplarda mevsim yaz ise yazlıklar, kış ise kışlıklar dururdu.
Mevsimsiz şeyler boşa yer kaplamazdı yaşamımızda… Saklardık, kaldırırdık
kullanmadıklarımızı yüklüklere… İçi yüklük yataklar yoktu… Sandıklar vardı odalarda…
Ceviz sandıklar… Zarafetiyle, sağlamlıyla. Oysa şimdi hepsi dolaplarda… Kocaman
üstümüze üstümüze gelen devasa dolaplarda. Sökerken 15 dakikamızı alan tekrar
kurmak için ter döktüğümüz demonte dolaplarda…
Demonte dolapların
olmadığı zamanlarda aşklar da demonte değildi…
Dolapların içinde eşyalar çoğalırken yaşamlarda insanlar da çoğaldı…
Herkesin dolaplarında 3-5 kişi var artık… Saklı / gizli… Ve hatta en kötüsü
açık/ saçık…
Gardrop değil… Tüm
diğer manalarıyla… İçi su dolunca dönen düzenek… Atların bağlandığı… Müzikte
bir terim… Alavere dalavere… İşte hepsi; içinde hepsi olan… Hatta kâğıda yazıp bir
güzel insan suratı yapabileceğiniz dolap…
Çok kalender bir
ev eşyası o dolap... Her şeyi içine atan, kimseye kızamayan, çok duygusal bir
eşya... Herkesin derdini dinleyen, dert dinlediği yetmiyormuş gibi bazen de
bağırılıp, çağırılan insanlar vardır ya. Hani hayatta sesini çıkarmaz. Aynen
onlar gibi... Cidden bu kadar kullanılıp da, hiç övgü alamayan başka bir eşya
daha yok kanımca... Ne bulursak dolduruyoruz içine. Yaz gelince kışlıkları, kış
gelince yazlıkları. Ona hiç sordunuz mu?
Bütün yaz yünlü kazaklarla nasıl geçiyor? Sen şortla geziyorsun ama o
atkı, bere ile vakit geçiriyor... Bir de çok kötü davranırız. Biriyle kavga
edersin, dan ! dun ! Kapaklarını vurursun, aradığını bulamayınca kapısını
tekmelersin... Gıkı çıkmaz. İhtiyaç duyduğun zaman, açar içini sana. Sevgilinden
gelen mektubu saklayabil diye, en kuytu köşe yerini sana verir... Bu kadar da
olgun, bu kadar da iyi niyetlidir işte... Ben daha fazla zarar vermeyeyim diye
kendisine söktüm kapaklarını… içi dışı bir olsun istedim…
Ama dolaplar
konuşur bazen… Sorarlar adama… Madem kullanmayacaktın neden doldurdun içimi bu
ıvır zıvırla diye…
Tıpkı dolabın
dediği gibi:
"benim
beygirim, gözbağım nerede?"
ŞİMDİLERDE ESKİCİ
SÜSÜ O ÇOK SEVDİĞİM DOLAPLAR…