İnsanları sever misiniz?
Böyle sorularla gelin bana J En sevdiğim soru türü…
Bu tarz soruların cevapları çoğu zaman tam
bir içtenlik taşıyamaz… Taşıyamıyor… Maalesef…
Ama elbette ısrarcı olan cevaplar var bu
soruya ait.
Severim…
Sevmem…
Yaradılanı severiz yaradandan ötürü…
Aldığınız yol, gördüğünüz insan, başınıza
gelenler kadar cevabınız vardır muhtemelen…
Ama hiç oturup “insanları” sevip
sevmediğinizi düşündünüz mü?
Sevdiğiniz insanları değil… “İnsanları”
Kedileri sever gibi… Kuşları sever gibi…
Neticesinde hepimiz hayvanız…
Benim kanaatim çoğumuzun insanları sevmediği
yönünde… Birini sevmekten farklı bir durum bu
“İnsan” ırkını sevme durumu… Yapılan bunca “ırkçılığın” gün gelip bilmem
ne gezegeninden gelenlerle aramızda da bir gün yaşanacağını düşününce, hayli
komik geliyor bugünkü, din, köken, renk için yapılan “Irkçılık”, belirli bir
gruba dâhil insanı sevmemek, düşmanlık gütme durumu…
Hayvanların birebir kendi cinsinden olmayan bazı
başka hayvanlarla sorunu vardır. Kendi cinsinden “bazı” hayvanlarla da sorunu
olabilir zaman zaman … Çok hırçın bir kedi bazen yanına diğer kedileri
yaklaştırmaz, iyi anlaşacağı bazılarını yaklaştırır ama bugüne kadar özellikle “Sarmanlar”dan
rahatsız olan bir “İran Kedisi” görmedim… Kendinden büyük diye korkar,
saldırgan diye kaçar ama “ulan bu pisi bir siyam” “şaşı len bunun gözü” “bu
kedi Fransızca miyavlıyor len” “düşmanım ulan bunlara” diyen bir başka cins
kedi görmedim hiç… Varsa da böyle bir psikopat bana denk gelmedi…
Ama din, dil, cinsiyet, renk, yaşam seçimi ve
kültürleri farklı diye birbirini sevmeyen milyonlarca insan gördüm… Bu
sevgisizlik öyle bir durum ki tüm bu belirteçleri kaldırdığımızda da “insanlar”
diğer insanları sevmemek için makul bir sebep buluyor…
Ya da bazıları “insan sever” oluyorlar… Öyle
çok öğreti uğraşıyor ki bu işle… Hobi halinde “insan seven” insanlar tanıyorum… İnandırıcılıktan uzak hümanizmleri ile beni
deli eden çok insan biliyorum. Kendini “doğru”
sevemezken birini sevmek ya da sevmemek kimin becerebileceği bir şeydir ki…
Ondandır sevginin çoğu zaman “yalnızca”
kelimeler de ki varlığı…
İnsanları sevelim, ne de olsa hatasız kul
olmaz. Ne de olsa biz yaradanın en sevgili kullarıyız. Evren bizim için bir sınav
alanı ve bütün bu yerkürenin ve etrafını çevreleyen maddenin ve boşluğun tek
sebebi biziz. O zaman insan sevgiyi hak eder.
Etmez efendim.
Önce insan dediğin atom yığını rastgele bir
araya gelmiş yapıtaşlarından farklı bir şey olduğunu fark edecek. Aslında sahip
olduğu bilincin ve aklın bir hediye, evrenin en muhteşem piyangosu olduğunu fark
edecek. Sonra niye ve neden sorularını sorabilmenin nasıl büyük bir lütuf olduğunu
fark edecek. Daha bitmedi...
Elindeki tahrip gücünün, kendi türüne ve diğer
türlere sebepsiz acı çektirme gücünün ve iradesinin nasıl büyük bir sorumluluk yüklediğini
bilecek...
Sonra o nice zahmetle bir araya gelmiş
milyarlarca nöronun hakkını vermeyi öğrenecek.
Vicdan sahibi olacak. İnancı dolayısıyla değil,
ceza korkusuyla değil, kıldan ince köprünün kâbusu ile değil akıl gözüyle dünyaya
bakmayı becerdiği için doğruyu isteyecek, doğruya yönelecek.
Ben belki ondan sonra “insani” sevebilirim,
onu da garanti edemem.
Bir hayvanı, bir ülkeyi, bir şehri, bir
şarkıyı sevmek gibi kolay değil aklı ve iradesi ile hareket eden insanı sevmek.
Hafızan biraz iyi ise daha da zorlaşıyor…
İnsanlara hayranlık duyabilirim, beyinlerini
çalıştırıp teknoloji çağına gelebildikleri için; insanlara saygı duyabilirim
akıllarını kullanıp en azından aralarından bir kaç filozof çıkarabildikleri
için; ama sevmek başka bir şeydir. Bir hissiyat işidir… Maalesef ki çoğu zaman
diğer duygu ve isteklerle karışır… Karıştırılır…
Aldığı nefesi bile sorgulamamış, biat kültürüyle
büyümüş, ataerkil bir toplumlar da neyin sevgisinden bahsedebiliriz ki…
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Çocuklara
tecavüz eden insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Bir
ırkı yok etmek için fırınlar yapan insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Bir
okula bomba koyan insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Bir
sürü savaşta sebepsiz yere ölen evlatlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Kaldırımlarda
fahişelik yapan insanlara para ödeyen insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Bir
başka dine inanıyor diye “inancı” için insanları katleden insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Doğayı,
hayvanları katleden insanlar geliyor.
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Şiddet
ve hiçbir sebebin meşrulaştıramayacağı cinayetler geliyor…
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… İnsan
olma özgürlüğümü elimden alan insanlar geliyor…
Ne zaman “insan” seveyim desem aklıma… Güzel
ülkemi içinde bulunduğu duruma sürükleyen şerefsiz varlıklar geliyor…
Sayfalarca yazabilirim sanıyorum…
Ne toplumsal dayatmaları seviyorum ne de
sahteliği… Saf ve arı olan ne varsa, onu sevmem ondandır. Bir bebeğin sevgisini…
Evlada duyulan sevgiyi bu derece önemsemem ondandır.
Bugün insan denen zibidinin etrafına,
hayvanlara, kendisine, bir diğerine yaptıklarına baktığımda tüm öğretilere, tüm
inançlara karşı
“ULAN İNSANOĞLU SENİ SEVMEK NE ZOR LAN” demem
ondandır.
TEKRAR SORUYORUM…
“İnsanları sever misiniz?”
BUYRUN BURDAN SEVİN O HALDE…