16 Ocak 2015 Cuma

BALKON ÇİÇEĞİ...



Balkona kaçasım var…

İzmir’liyim ben… Büyük camlı evler, koca balkonlarla büyüdüm… Ankara’ya “anane”ye gittiğimde çok şaşırırdım evlere… Küçük pencereler, bol duvar ve ufak balkonları sevemedim gitti.

Bahçe içinde bir evde, üç yanınız hem bahçe, hem balkon bir evde büyümüşseniz apartman daireleri dar gelir size… Yaz akşamları gelen geçeni seyrettiğim o balkon, gençliğimin ve kişiliğimin önemli bir yanı oldu hep… Kış yaklaşmaya başladığında yavaş yavaş evlere çekilmeye başladığında insanlar, evin kepenkleri erkenden kapanmaya başladığında benim de ruhum kapanırdı. Hala da kapanır…

Karşıyaka’da doğduğum ev de, Göztepe’de büyüdüğüm ev gibi üç yanı koca balkonlarla çevrili bir evdi… 21 yaşından sonra tekrar aynı eve geldiğimde sıkılmamıştım o yüzden… Kocaman boydan boya camlarla çevrili aydınlık, güneşli bir apartmandı… Manolya ağacıyla iç içe balkonda, bir yanınız manolya ağacı diğer yanınız 3. Kata kadar tırmanan o güzelim mor çiçekli sarmaşık ise o balkona doyum olur mu? Göztepe’deki sadece balkon değildi… Koca bir bahçeydi… Balkonu bir yandan saran yaseminin kokusu, bahçedeki güller ve meyve ağaçlarının kokularıyla karışırdı.

Poyraz koca bir balkona doğru… Kendisi 56 metre kare ama balkonu 110 metre kare bir terastı evliliğimin ilk evi… Her yanı balkon bir çatı katı… Karşıyaka’nın güzelim çatı katları… Artık yok olan çatı katları… Ama sonra hayatımın en kâbus evine taşındım… Tam yedi yıl… Ufacık ve betondan bir mutfak balkonu, karşı evin balkonuna 2 metre mesafeli bir salon balkonu… Bol duvar… Küçük pencereler… O evde yaşanan bir sürü sıkıntı, kaybedilen iki bebek… Sonra bu ev… 

Balkon özgürlüktür… Sabahtan eve dolan güneş, kışın en soğuk gününde bile bir şey yakmaya gerek kalmadan ısınan bir salon… Mart’ta açılıp Kasım sonunda kapanan bir balkon kapısı… Şimdi de açık balkon kapım… Dışarda caddenin sesi var… Kornalar, bağırışlar… Balkon; evin içinde sokakta olduğunuz yerdir… Evin içinde yaşama karışmanızdır… Muhabbettir, çaydır, rakıdır, sigara kaçamağıdır… Nefestir… Balkon bir evin kalbidir. Olmazsa olmazıdır. Yazın serin gecelerinde balkonda oturulur. Kitap okunur. Müzik dinlenir. Çay içilir. Huzura erilir. Evde "huzur" un karşılığıdır balkon…

Göztepe’de büyüdüğüm o güzel bahçeli ev şimdi dar, uzun sevimsiz bir apartman… Sadece girişte ki pembe Oya ağacı duruyor… Hala yolum oraya düştüğünde bir dal fırfırlı pembe çiçeğinden getiriyorum. Az bulunan bir ağaç olmasına rağmen bugün oturduğum evim bahçesinde de var… Tohumlarından patlayan pembe çiçekleri öyle güzeldir ki… Manolya gibi muhteşem bir kokusu yoktur ama inanılmaz görünür…

Bahçesinde limon, yasemin, dut, muşmula, erik, kiraz, glayör, sardunyalar, sarmaşık gülleri, papatyalar ve hatta palmiye ağacı olan bir evde büyümüşseniz… Onun arka balkonunda tüm yazlarınızı kucağınızda bir kitapla, şezlongda geçirdiyseniz hayal gücünüz kocaman bir düşler ülkesidir…

Doğduğum evi yakınlarda yıkacaklar… Depreme dayanıklılık testi için gövdesinden bir parça aldılar… "Dayanıksız" çıkacak sonuç yıkılabilsin diye… Ama o ve ben gerçeği biliyoruz… Yapılacak yeni apartman 60’ların başında yapılan kadar dayanıklı, sağlam olmayacak… Onun gördüğü kadar sarsıntı görecek kadar sağlam kalamayacak… Yeni nesil kapalı balkonları, elektrikli panjurlarıyla “ev toplumdan kaçtığın yerdir” sloganının hakkını verecek…
Bugün balkon evi gayet güzel havalandıran ve iki üç saksıyla eğlenceli bir hale gelen, nefes alınacak açık bir mekân olması gerekirken ısrarla kapatılmaya çalışılan yer...
Temizlemesi dert oluyor insanlara nedense.
İki kova suyla halledilecek iş ağır geliyor kadınlara.
Referans da komşu oluyor.
Komşu ne yaptırıyorsa hemen hevesleniliyor genellikle.
Komşunun "pimapencisi" apartmanda en az iki-üç kişinin daha pimapencisi oluyor.
Camlarla kaplanıyor canım balkonlar, yıkamaya ve temizlemeye üşenenler sayesinde nefes alma yeri de kalmıyor evlerde...
Ne diyelim, herkes pimapen içinde, panjur içinde, "camcama" içinde mutlu olsun!
Ayrıca balkonun Fransız olanı da olmaz, çıkma olacak balkon dediğin, evin başka bir alanı olacak, binaya estetik olsun diye değil, kullanılsın diye olacak. Sabah ailece kahvaltı edeceksin, akşam ailenle birlikte hatta belki misafirlerinle yemek yiyeceksin… Sıcak yaz gecesi yatacağın yer olacak… Valla şehrin orta göbeğinde 4. katta kendimden yüksekte komşularım varken balkonda yatan benim gibi biri için balkon olmazsa olmazıdır yaşamın…

Balkon varoşluk çağrışımı yapıyor şimdilerde.  Gökdelenden tükürmenin ne zevki olur ki, ama balkondan değil tükürmek işeyebilirsiniz bile…  

Ama “konuşma yapmayın" lütfen... Malum "Balkon konuşması" beni balkondan soğutan tek andır…

Demem o ki; yaşam ne vakit daralsa benim balkona kaçasım var... Balkon çiçeği olasım var...
"çünkü balkon ölümün cesur körfezidir evlerde"