Balkona kaçasım var…
İzmir’liyim ben… Büyük camlı evler, koca
balkonlarla büyüdüm… Ankara’ya “anane”ye gittiğimde çok şaşırırdım evlere… Küçük pencereler,
bol duvar ve ufak balkonları sevemedim gitti.
Bahçe içinde bir evde, üç yanınız hem bahçe,
hem balkon bir evde büyümüşseniz apartman daireleri dar gelir size… Yaz
akşamları gelen geçeni seyrettiğim o balkon, gençliğimin ve kişiliğimin önemli
bir yanı oldu hep… Kış yaklaşmaya başladığında yavaş yavaş evlere çekilmeye
başladığında insanlar, evin kepenkleri erkenden kapanmaya başladığında benim de
ruhum kapanırdı. Hala da kapanır…
Karşıyaka’da doğduğum ev de, Göztepe’de büyüdüğüm
ev gibi üç yanı koca balkonlarla çevrili bir evdi… 21 yaşından sonra tekrar
aynı eve geldiğimde sıkılmamıştım o yüzden… Kocaman boydan boya camlarla
çevrili aydınlık, güneşli bir apartmandı… Manolya ağacıyla iç içe balkonda, bir
yanınız manolya ağacı diğer yanınız 3. Kata kadar tırmanan o güzelim mor
çiçekli sarmaşık ise o balkona doyum olur mu? Göztepe’deki sadece balkon
değildi… Koca bir bahçeydi… Balkonu bir yandan saran yaseminin kokusu,
bahçedeki güller ve meyve ağaçlarının kokularıyla karışırdı.
Poyraz koca bir balkona doğru… Kendisi 56
metre kare ama balkonu 110 metre kare bir terastı evliliğimin ilk evi… Her yanı
balkon bir çatı katı… Karşıyaka’nın güzelim çatı katları… Artık yok olan çatı
katları… Ama sonra hayatımın en kâbus evine taşındım… Tam yedi yıl… Ufacık ve
betondan bir mutfak balkonu, karşı evin balkonuna 2 metre mesafeli bir salon balkonu… Bol duvar… Küçük
pencereler… O evde yaşanan bir sürü sıkıntı, kaybedilen iki bebek… Sonra bu ev…
Balkon özgürlüktür… Sabahtan eve dolan güneş, kışın en soğuk gününde bile bir şey yakmaya gerek kalmadan ısınan bir salon… Mart’ta açılıp Kasım sonunda kapanan bir balkon kapısı… Şimdi de açık balkon kapım… Dışarda caddenin sesi var… Kornalar, bağırışlar… Balkon; evin içinde sokakta olduğunuz yerdir… Evin içinde yaşama karışmanızdır… Muhabbettir, çaydır, rakıdır, sigara kaçamağıdır… Nefestir… Balkon bir evin kalbidir. Olmazsa olmazıdır. Yazın serin gecelerinde balkonda oturulur. Kitap okunur. Müzik dinlenir. Çay içilir. Huzura erilir. Evde "huzur" un karşılığıdır balkon…
Balkon özgürlüktür… Sabahtan eve dolan güneş, kışın en soğuk gününde bile bir şey yakmaya gerek kalmadan ısınan bir salon… Mart’ta açılıp Kasım sonunda kapanan bir balkon kapısı… Şimdi de açık balkon kapım… Dışarda caddenin sesi var… Kornalar, bağırışlar… Balkon; evin içinde sokakta olduğunuz yerdir… Evin içinde yaşama karışmanızdır… Muhabbettir, çaydır, rakıdır, sigara kaçamağıdır… Nefestir… Balkon bir evin kalbidir. Olmazsa olmazıdır. Yazın serin gecelerinde balkonda oturulur. Kitap okunur. Müzik dinlenir. Çay içilir. Huzura erilir. Evde "huzur" un karşılığıdır balkon…
Göztepe’de büyüdüğüm o güzel bahçeli ev şimdi
dar, uzun sevimsiz bir apartman… Sadece girişte ki pembe Oya ağacı duruyor…
Hala yolum oraya düştüğünde bir dal fırfırlı pembe çiçeğinden getiriyorum. Az
bulunan bir ağaç olmasına rağmen bugün oturduğum evim bahçesinde de var… Tohumlarından
patlayan pembe çiçekleri öyle güzeldir ki… Manolya gibi muhteşem bir kokusu yoktur
ama inanılmaz görünür…
Bahçesinde limon, yasemin, dut, muşmula,
erik, kiraz, glayör, sardunyalar, sarmaşık gülleri, papatyalar ve hatta palmiye
ağacı olan bir evde büyümüşseniz… Onun arka balkonunda tüm yazlarınızı
kucağınızda bir kitapla, şezlongda geçirdiyseniz hayal gücünüz kocaman bir
düşler ülkesidir…
Doğduğum evi yakınlarda yıkacaklar… Depreme
dayanıklılık testi için gövdesinden bir parça aldılar… "Dayanıksız" çıkacak sonuç
yıkılabilsin diye… Ama o ve ben gerçeği biliyoruz… Yapılacak yeni apartman 60’ların
başında yapılan kadar dayanıklı, sağlam olmayacak… Onun gördüğü kadar sarsıntı
görecek kadar sağlam kalamayacak… Yeni nesil kapalı balkonları, elektrikli panjurlarıyla
“ev toplumdan kaçtığın yerdir” sloganının hakkını verecek…
Bugün balkon evi gayet güzel havalandıran ve iki üç
saksıyla eğlenceli bir hale gelen, nefes alınacak açık bir mekân olması
gerekirken ısrarla kapatılmaya çalışılan yer...
Temizlemesi dert oluyor insanlara nedense.
İki kova suyla halledilecek iş ağır geliyor
kadınlara.
Referans da komşu oluyor.
Komşu ne yaptırıyorsa hemen hevesleniliyor
genellikle.
Komşunun "pimapencisi" apartmanda
en az iki-üç kişinin daha pimapencisi oluyor.
Camlarla kaplanıyor canım balkonlar, yıkamaya
ve temizlemeye üşenenler sayesinde nefes alma yeri de kalmıyor evlerde...
Ne diyelim, herkes pimapen içinde, panjur
içinde, "camcama" içinde mutlu olsun!
Ayrıca balkonun Fransız olanı da olmaz, çıkma
olacak balkon dediğin, evin başka bir alanı olacak, binaya estetik olsun diye değil,
kullanılsın diye olacak. Sabah ailece kahvaltı edeceksin, akşam ailenle birlikte
hatta belki misafirlerinle yemek yiyeceksin… Sıcak yaz gecesi yatacağın yer
olacak… Valla şehrin orta göbeğinde 4. katta kendimden yüksekte komşularım varken
balkonda yatan benim gibi biri için balkon olmazsa olmazıdır yaşamın…
Balkon varoşluk çağrışımı yapıyor şimdilerde.
Gökdelenden tükürmenin ne zevki olur
ki, ama balkondan değil tükürmek işeyebilirsiniz bile…
Ama “konuşma yapmayın" lütfen... Malum "Balkon konuşması" beni balkondan
soğutan tek andır…
Demem o ki; yaşam ne vakit daralsa benim balkona kaçasım var... Balkon çiçeği olasım var...
Demem o ki; yaşam ne vakit daralsa benim balkona kaçasım var... Balkon çiçeği olasım var...
"çünkü balkon ölümün cesur körfezidir
evlerde"