İki gece evvel ardı ardına iki şey geldi başıma… Önce çok emin
olduğum bir sadakatsizliğin gerçekliğini sorgulamak zorunda kaldım, sonra
gerçekliğini bildiğim bir sadakatsizlikten emin olamadım.
Ve haliyle akla “sadakatsizlik” düştü… Eş-ülke-iş- arkadaşlık gibi konularda yapılabilir bir şey olan sadakatsizlik.
Sadakatsizliğe dair şöyle bir şey yazılabilir; bireysel
altyapısı sağlam, kişiliği oturmuş insanlar sadık değil, seçim yapan kişilerdir.
Sadakat bağımlılıktır. Zayıflıktır. Sadakatsizlik ise her ne kadar zıttı olsa da,
aslen daha büyük bir ruhsal zayıflığı gösterir. Kuvveti değil. Ama konu bu
kadar net ve basit değil elbette. Bireysel anlamıyla kişilerin
sadakatsizliklerinin elbet bin bir türlü sebebi var ancak benim kafamı
kurcalayan daha az genel bir şey sanırım.
Arkadaşlıkların, dostlukların ve ilişkilerin bir numaralı kuralıdır
benim için. Bir kere bozuldu mu bu kural kaynayan kemik hiç bir zaman eskisi
gibi olamaz... Yani olmuyor.
Bu terazinin her kefesinde sallanmış biri olarak diyecek birkaç
şeyim var.
Sadakat, dış basınç ve ortam sıcaklığına bağlı bir şey değildir,
ölçülmez biçilmez. Sadakat bir tek sevilene, sevene değil insanı kendi yapan ne
ise ona duyulur. Ne şık oldu değil mi? Oysa sadakatsizlik şık değildir. Her köşesi
başkasına batan kırık bir şeydir.
Kendisine “Dünya Barışı'nın” yanında yer ayrılmalıdır. Zira eşdeğer
derecede imkânsızlığa doğru koşmakta olan bütün rakiplerini iki boy arayla
geçmektedir, gün geçtikçe özgürleşen insan hayvanı bununla birlikte dürtülerini
de özgür bırakır, iş budur ki hayvani dürtüleri daha ağır basan erkek grubu
için sadakat çok zora, yer yer işgüzarlığa girer. Zira sadakat bir yemindir ve
çok az eş için böyle bir yemin değerlidir ya da böyle bir yemine muktedirdir. Sebebi
yanlış eş seçimi, yanlış hareketler vb. çeşitli yanlışlıklar olabilir. Ya da
kişinin aymazlığı, doymazlığıdır…
Burada bahsi geçtiği üzere sadakat sadece erkeklerde zordur anlaşılmasın,
kadınların planlı beyinleri çok daha tehlikelidir, zira bir erkeğin yaptığına
bir anlık dürtü denebilirken, bir kadının yaptığına kontrollü dürtü
denebilmektedir. Peki, kontrollü dürtü ile anlık dürtü yer değiştirebilir mi? Her
zaman.
O vakit.
Sadakat günümüzün tutması en zor yeminlerinden biridir.
Evlilik, sevgililik, arkadaşlık, yoldaşlık, dostluk
ilişkilerinde karşılıklı ya da karşılıksız bir şekilde insanların birbirlerinden
bekledikleri bir şey sadakat…
Karşılıklı kısmında, ben sadıksam sen de sadık olacaksın fikri hâkimken,
karşılıksız kısmında sen bana sadık kalacaksın ben her daim hercai kalacakken
deniyor.
Bir de inanması güç bir türü var ki, o da; sen istediğini yap
aşkım, dostum, yoldaşım, kocam; ben her daim sadığım sana der. Hemen hemen
bütün anneler, anne oldukları günden itibaren yaparlar bunu… Bende yapmıştım
bilirim… Sahaya uzak düşmüyor konu.
Kanımca sadakat birçok insan için "iki kaçamak arasındaki
zaman dilimi" dir günümüzde.
Sevgililik ya da evlilik müessesesindeki sadakat pek ilginç bir
kavram…
İnsanlar hayatları boyunca bir kişiyle birlikte olacaklarına
dair hem kendilerine hem de karşısındakilere sessiz ya da sesli bir yemin
ediyorlar. Sonra efendim bunların bir kısmı kısa süre sonra ayrılıp
özgürlüklerini ilan ediyorlar… Bir kısmı ayrılmadan başkalarıyla birlikte
oluyor, bir kısmı uzuun seneler yeminlerini bozmamak için uğraşıyor ve sonunda
"yaşlandık, hayatımızı yaşayamadık yahu" diyerek kaçıp gidiyorlar,
bir kısmı da yeminlerini asla bozmayıp aynı evin içinde birbirlerine hayatı dar
ederek yaşadıkları sıkıntının acısını birbirlerinden çıkarıyorlar. Belki bir
kısmı da ömür boyu mutluluk içinde yaşıyordur. Ben pek rastlamadım bu
sonuncusuna.
Ama bugün evliliklerde sadakat olduğuna inanmıyorum. Yaşamın her
alanında “yalanın” yaşama en büyük hakaret olduğunu düşünen biri olarak da
sanırım en çok buna tahammül edemiyorum. Ki edemedim…
Ancak biraz sadakat hiç te fena olmazdı… En azından biraz seks
düşkünü olan, abaza ya da dillere destan bir kazanova olmasa bile açgözlü,
zihnini, vaktini, dikkatini, bazen de karakterini karşı cinsten tonla mahlûkla
meşgul olarak heba edecek insanların hayatını kurtarmak açısından ilaç gibi bir
şey olurdu. Hem de ortalığa daha az zarar verirlerdi. Çoluğa çocuğa, evdeki anlamamazlıktan gelen
kadına, diğerine, ötekine, berikine daha az zarar verirlerdi.
Benim gözümde ise ne boyutta olursa olsun ilişkinin en elzem
noktasıdır
sadakat.
Tabi ben hep kendi ilişki anlayışımı anlatıyorum başkasına göre
ilişki seks temelli olabilir, çok eşlilik bazıları için normal olabilir, birden
çok kişiyle duygusal yakınlaşma olabilir, olabilir de olabilir... Sonu yok
elbette insanların ve onların aklındaki ideal ilişki türünün. Bana göre ise
sadakat insanın kendi içindeki ilişki tasvirinde bulunması elzem olan, günün
birinde gerçekleşebilecek muhtemel bir ilişkiyi özel kılan müthiş odaklanmanın
baş aktörüdür, sadece bir kişiyle o şekilde uyuşabilmek, paylaşabilmek,
iletişim kurabilmektir.
Eğer siz o özel vasfı sadece ve sadece bir kişiye atfedemiyor o
özel iletişim, sevgi kanalını tek bir kişiye adayamıyor, belleğinizin en güzel
kısmını o kişiyle yaşayacaklarınıza ayıramıyor, seksi sadece o kişiyleyken
anlamlı diğer durumlarda anlamsız, tanımsız bir mekanik aktivite olarak
görmüyorsanız kusura bakmayın ama benim gözümde "ilişki"
yaşamıyorsunuz. İlişkiniz yalan üzerine kurulu…
Sadakat kendi kriterlerindir.
Bir başkasına duymuş olduğun vicdan azabın değildir.
Ağdalı kelimelere sarılıp, gerçeği ardına saklamak çok kolaydır.
Kolaya kaçmayalım, Pepsi varken…
Hamiş: "eşşeğe altın palan vursan eşşek yine eşşektir"