22 Temmuz 2015 Çarşamba

HÜKÜMSÜZDÜR…



“Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”

Hükümsüz...
Meali: yürürlükten kalkmış…

Sadece kaybolan kimlik parçalarını değil, artık geçerliliği kalmamış sözleri, kararları, yeminleri, yürekte unutulmuş yükleri, verilmiş sözleri, unutulmuş insanlığı da kapsar.

Duyurulur.
Hükümsüzdür!

Hayat denilen, kimine çok uzun, kimine kısacık bir an gibi gelen yolculuk; neden bunca yükü vurur sırtımıza? Hep acelemiz varmış gibi, telaşlı, üzgün, yorgun, az keyifli genelde mutsuz, içinde hep “daha” taşıyan bu koşuşturma neden? Daha zengin, daha mutlu, daha güzel, daha yalnız, daha çok ve bir dolu “daha” yüklü sıfatlarla örülüyor çevremiz…

Gönüllü yaşam mahkûmluğu böyle olmalı. Geldik ya bir kere, tekâmül etmeden dönmeyeceğiz. İyi ama ruhumun dayanacağı bir direk bulmak lazım... Elinde tuttuğu bir torba bile ağır gelirken insana, yüreğe basan bunca ağırlığı neyle taşımak gerekiyor?
Yüreğin hasar almışsa bir kere, zamanla su alıp batarsın. Gemiler gibi işte!
Yüreği de kıyıya çekiliyor insanın bazen. Bakıyorsun, ileride başka bir iş için kullanılacak bir organdan öteye gitmiyor.

Bunları düşününce, dedim ki, bütün sözlerim geçersizdir. Attığım imzalar, verdiğim tüm yeminler, antlaşmalar, kontratlar, aşka dair ne demişsem sevdiğime, dostluğa dair ne dediysem dostuma hepsi hükümsüzdür.

En azından dürüst bir duruş olur bu!

Taahhütlerimi herkes kadar tuttum, herkes kadar bozdum bende…
Kaç yaşama tanıklık ediyorsa manzaram, o kadar sevda kırıkları dolu etrafım. Hepsi birisine, tutamadığı, tutamayacağını bildiği sözler veriyor.

Genetik olmalı, Adem ile Havva’yı hatırlayınca, Tanrı’ya verilen sözü bile tutamayan insanoğlu, kendi cinsine söylediğini ne kadar süre koruyabilir ki? Kafam bozuldu benim, verdiğim bütün sözler hükümsüzdür, hepsini ikinci bir emre kadar aşklarımın, dostluklarımın, emeklerimin, arkadaşlıklarımın üstünden çekiyorum.

Defalarca "unuttum" deyip, dediğimi yuttuğumda, defalarca bir daha bana bunu kimse yapamaz deyip yapıldığında sustuğumda, durduğum yerde durup, kıtalar boyu yol aldım sandığımda, masumiyetimizi koruyamadığımızda, dünya acımasızlaştığında, düşünceler yakılırken fidanlar bombalandığında, ölen çocukların dini ırkı kökeni sorulduğunda… Şiir okumadığınızda, Gökyüzüne bakmadığınızda, dilinize doladığınız yaradandan korkmadığınızda, kedileri köpekleri çocukları tekmeleyerek öldürdüğünüzde…
Ve ben tüm bunları gördüğümde… Anladığımda,
Kaybettim sözlerimi, hükümsüzdür…
Artık ne yapsam, ne desem ve ne demesem, neye gülsem ve neye üzülsem, neyi konuşsam ya da sussam hepsi hükümsüzdür…

Çünkü çocukların öldüğü bu dünya da bir dost kaybetmek, bir aşk kaybetmek, para pul kaybetmek HÜKÜMSÜZDÜR…

“Kaybettim bugün kendimi, hükümsüzdür
Sonu yok bunun, boşluklardan boşluk beğendim
Vazgeçtim bugün her şeyden halsiz şu kalbim
Kan revan içinde hep kanamaz denen yerlerim…”