Hayatta bir hikâyeniz mi var
yoksa bir rivayetten mi ibaretsiniz…
Miş’li geçmiş zaman…
"miş"lerinde hikâyeler
barındırandır.
Geçmiş zaman
Şimdiki zaman işgalcisidir.
Söküp atamayız, ne içimizden
ne de hayatımızdan...
Geçmiş zaman şimdiki zamanın
-yor ekinde mutlu olamayanların, -miş gibi özledikleri, geçmişte kalmış olan
zamandır…
Geçmişimi ikiye ayırıyorum
ben… 20 yaşına kadar olan kısım ve sonrası…
Yani bir evin çocuğu olduğum
zaman ve bir gün büyüdüğüm nokta…
Yaşama dair hiçbir
sorumluluk hissetmediğim yer ve sonrası…
Güven dolu korunaklı
yaşamımdan güvensizlikler, kaygılar ve mücadeleye geçtiğim nokta…
Şüphesiz bir gün bir yerde
hepiniz büyüdünüz… Çünkü ister istemez büyür insan… Gerçi tanıdığım bildiğim
yaşam boyu büyümeyi reddeden insanlarda var… İnatla ve başarıyla…
Oysa büyümenin bambaşka bir
lezzeti vardır.
20 yaşıma kadar acı duyduğum
şeyler bir şey için izin alamamak, bir kız arkadaşla ilgili sıkıntılar, erkek
arkadaş üzüntüleri, bir kaç aile büyüğünün normal kabul edilen ölümleriydi… İnsanın
kabuğunun dışında kalan acılarmış bunlar…
Birgün bir acı bir anda
kabuğunuzu kozmik bir patlamayla darmadağın ediyor “muş”…
İşte size “miş’li, muş’lu”
bir geçmiş zaman hikâyesi…
Miş’li geçmiş zaman dünyada
bir tek Türkçe’de olan zaman kipiymiş… Rivayet mi bilmiyorum.
Doğrudur; çünkü biz bu derece rivayetlere, hikâyelere,
dedikodulara öyleymiş, böyleymişlere meraklı bir milletiz… Bildiğim şu ki Hint
Avrupa dillerinde tam olarak aynı biçimde bir eşi bulunamayan, Türkçe’ye özgü
çok özel bir zamandır kendisi. Ve bu nedenle saygıyı hak eder.
Belki de sırf bu nedenle “geçmiş”
bu derece kıymetlidir…
Ama aynı zamanda bir varmış,
bir yokmuş’un zaman kipidir neticesinde…
Dâhil olduğunuzu değil bir
bilgilenimi anlatır…
O nedenle biri bana -filanca
şunu de “miş”- dediğinde itibar etmem… Neticesinde duymuş olma sorumluluğunu
atlayan, ben duymadım ama sen bil içeren, olur da birisi gerçekten mi diye
sorgularsa adresi net olmayan, dedikodu içeren bir bilgilendirmedir kendisi… O
güzelim “miş’li” geçmiş zamanın içine edildiği yerdir kendisi… Hikâye zamanıdır
işte bu noktada…
Hakkında çok dedikodu
yapılan insanlardan mısınız?
Yani hakkınızda çok “miş”li geçmiş zaman hikâyesi var mı? Ben bu kadar açık yazıyor ve konuşuyor olmama rağmen benim var...
Yani hakkınızda çok “miş”li geçmiş zaman hikâyesi var mı? Ben bu kadar açık yazıyor ve konuşuyor olmama rağmen benim var...
Dedikodu “miş”li geçmiş zamanı olmayan geçmiş zaman benim için çok kıymetlidir. Her zaman eski fotoğraflar beni çok mutlu ediyor, hele de yaşadığım yerlerin eski fotoğrafları ve eski insanlarını görünce daha da hoşuma gidiyor, hep keşke o zamanda olsaydım diyorum. Geçmiş zaman daha güzel, daha gerçek geliyor sanki bana… İnsanların bir hikâyesi olmasını seviyorum… Geçmişin bir rivayetten ibaret olmamasıyla karşılaşmayı seviyorum…
Büyük teyzemden kalan bir
nota kâğıdı, dedemden kalan bir ehliyet, tanımadığım insanların sararmış geçmiş
fotoğrafları ondan belki de beni bu kadar mutlu ediyor…
Çünkü şimdiki zamanda
hakikatsizsiniz… Çıkarcısınız… Hesaplısınız… Çünkü “gelecek zaman” kaygısı
içinde biriktiriyorsunuz herşeyi… İnsanları, başarıları, parayı, malı-mülkü ve
işte ondan şimdiki zamanda bana itici geliyorsunuz…
Bilmediğiniz bir gelecek
zaman kaygısı ile şimdiki zamanda insanların geçmişinde kalan kötü hatıralar
olmayı seçiyorsunuz…
Son üç gündür geçmiş 49’u
kutluyoruz… Oysa gelecekte bir 49 daha olmayacak kutlamak için…
Ne çok şeyi “geçmişe” hediye ettik…
Ne çok şeyi “geçmişe” hediye ettik…
Bugün o çoktandır yazmayı
istediğim kitaba başlamanın zamanıdır… Kafamın içinde kâğıtlarımın arasında
bölük pörçük yazılmış, notları tutulmuş “miş’li geçmiş” hikâyesine ilk adımı
atmanın tam zamanıdır… Umuyorum ekranlardan değil elinizde tuttuğunuz sarı
sayfalardan sizinle buluşabilir… Benim gelecek zaman için dileğim budur…
“İÇİMDE HEP NEDENİNİ
BİLMEDİĞİM BİR TELAŞLA YAŞIYORUM…” diye başlıyor…
Geçmişten geleceğe hikâyeleri
bırakmak için bir yerde geçmişi içimizdeki telaştan ayıklamak lazım…
İşte o nedenle soruyorum…
HAYATTA BİR HİKÂYENİZ Mİ VAR
YOKSA BİR RİVAYETTEN Mİ İBARETSİNİZ…