“BEN DÜN YOLDA BİR
DÜŞÜNCESİZ İNSAN GÖRDÜM”
Cümle içinde kullanayım
dedim… Ancak çok gerçek, çok samimi bir cümle oldu…
Düşünceli bir insan mısınız?
Yani bir şeyi yaparken ötesini, berisini düşünür müsünüz? Hesaplar mısınız
değil ama “düşünür müsünüz”…?Bu hesap/ kitaptan farklı bir durum çünkü bazen
insanın genetiğinde kodlu…
Çok uzağa gitmeyeyim ben büyüttüm diye evden başlayayım… Benim aslan parçası “düşüncesizdir…
Yani; yeni temizlediğiniz
bir eve haldır huldur ayakkabıyla girer… Dolaptaki herhangi bir şeyi acaba bunu
bir şey için saklamış olabilirler mi diye düşünmeden alır yer ya da milyon kere
söyleseniz banyo lavabosunun kenarında sigara izmaritini bırakır… Asla açtığı
kapıda sizi karşılamaz, kesinlikle aklına gelip şuradayım buradayım diye haber
vermez… Şartları düşünmeden küt der en son söylenecek lafı söyler geçer… Anası
benim, hiç mi öğretmedim? Bazı lafları milyon kere tekrar etmişliğim var
herhalde ama yaşamda bazı şeyler ya bir aydınlanmayla ya da musibetle
öğreniliyor… Çünkü ben bu tavırların genetik olduğuna inanıyorum/ ya da görsel
tekrarın artık içimize işlemesi diyelim…
Çünkü bu tavırları bana bir
zamanlar yakından tanıdığım bir başkasını çok hatırlatıyor…
Ama bu düşüncesiz bu
tavırların hiçbiri bir kasıt taşımaz… Bilerek birine zarar verme, içinde
fesatlık barındıran tavırlar değildir… Çünkü yapmadığı tüm bu şeyleri karşıdan
bekler… Bu da bende “farkında olmamak hissiyatı” yaratır… Bunlar
düşüncesizliklerdir… Evlatta bile olduğunda alınırsınız ama affı çok kolaydır…
O da birçok insan gibi
yaptığının “farkındalığında” değildir… Ama onun ki sizde affı en kolay olandır.
Birçok insan tanıyorum
sosyal yaşam içinde… İş/güç, eğlence, sosyal birlikteliklerde dirsek teması
yaşadığım…
Hepimiz bu yazacaklarımdan şikâyetçiyiz
biliyorum…
Bizi lazım olduğumuzda
arayan arkadaşlardan, yaptığımız bir şeye teşekkür etmeyi unutan insanlardan, emeklerimizi bilerek ya da daha kötüsü
farkında bile olmadan görmezden gelenlerden…
Yolda sinyal vermeden
yolumuzu alan şoförlerden, arka masada oturup habire sandalyesiyle sizin
sandalyenize çarpanlardan, toplu taşım araçlarında yüksek sesle kız arkadaşıyla
dedikodu yapan kadın/kız tayfasından… Sokaklardaki
ter kokusundan, yerlere tükürülmesinden, bir yerde sıraya girdiğinizde
arkasındakileri düşünmeden işini uzatanlardan, ben bir şunu versem olur mu
deyip sizin dakikalarca beklediğiniz sıranın önüne geçenlerden… Gece on ikiden
sonra bile gürültü yapan komşulardan… Zaman ve emekle hazırladığınız yemeği
haldır haldır yiyip kalkanlardan, eline sağlık yerine kusurunu söyleyenlerden…
Yeni temizlediğiniz eve ayakkabıyla girenlerden ( leylam büyük affet beni ya,
bunu hep yapıyorum, düşüncesizin allahıyım) ama beni hiç rahatsız etmiyor bu
eylem, ev benim olduğunda zaten sevmiyorum insanların ayakkabı çıkarmasını… Ama
ona hep yapıyorum…
Daha çok var değil mi?
Herkesin kendi değerlerine
göre değişiyor bunlar…
Hepimiz bunlar ve benzeri
şeylerden şikâyetçiyiz ama yapanlarda yine “HEPİMİZİZ”
Bazen etik olup olmaması
sorun teşkil etmiyor bir tavrın… Etik olarak sorun taşımasa bile öyle ciddi bir
düşüncesizlik taşıyor ki… İnsan ister istemez kırılıyor bazı davranışlara…
“Herkesin özgürlük alanı var”
işte tam da bu, düşüncesizlikle iç içe giren bir durum oluyor…
Mesela benim kişisel seçimim
diye sizi çok rahatsız edecek bir şeyi yapan ve beni anlayışla karşılayacağını
umuyorum diyen bir dost… Düşüncesizdir.
Ayrıldığımız insanların özel
yaşamı olması normaldir… Ama bir adam sizin, ailenizin, arkadaşlarınızın
bulunduğunuz yere sizi aldattığı kadını getirirse düşüncesizdir… Ya da neyse
artık… Hele de aksi durum bu ülke de cinayet sebebiyken… Mesela ben aldatılmayı
önemsemeyebilirim ama buna cinayet işleyebilirim…
Bir arkadaş özel hayatını
istediği gibi yaşamak hakkına sahiptir ama iki kişilik bir ortamda birlikte
adım atıp yalnız kalıyorsanız bu düşüncesizliktir…
Bir insan kırılacağınızı
bile bile sizi üzecek bir şeyi anlatabiliyorsa, bir başkasının size dair sizi
üzecek düşüncesini sizi kıracağını düşünmeden söylüyorsa, düşüncesizdir.
Bir başkası “sizi okumama
özgürlüğüne” sonsuz sahipken, karşınıza geçip “senin yazdıklarını beğenmiyorum,
kötü yazıyorsun” diyebiliyorsa düşüncesizdir.
Hele de siz ona bu becerinizle emek sarf ettiyseniz büyük
düşüncesizliktir… Keyfiniz kaçar, üzülürsünüz, bir daha yazamazsınız onun için…
Ve anlayamazsınız sizin için
çok özel olduğunu bilebileceği bir şey için bunu nasıl yapabildiğini…
Bir diğeri işine bir ihtimal
yararsınız diye selam sabahı eksik etmeyip, bundan iş çıkmayacak galiba diye
düşündüğü noktada selam sabahı kesiyorsa “düşüncesizdir”
Size aylarca merhaba dememiş
biri bir iş için sizi aramaya utanmıyorsa “düşüncesizdir”
Yalnızlık noktasında sizi
arayıp, etrafları kalabalık olunca aramayı, davet etmeyi unutanlar
düşüncesizdir…
Kendi hassasiyetleri
konusunda son derece dikkatliyken, başkalarının hassasiyetlerinde gözleri kör
olanlar “düşüncesizdir”
Yakın plandakiler sizi
kırarken, uzak plan sadece sinirlendirir…
Düşüncesiz insanlar karşısındakinde
on ömür olsa onunu da çürütebilecek kapasitedeki insanlardır. Sürekli bir
memnuniyetsizlik halindedirler… Yaptıkları kabalık ya da düşüncesizlik
hatırlatıldığında olay daha da çıkmaza girer… Kavga kaçınılmaz olur… Ya da en
iyi niyetle “Ben böyleyim” der geçerler… Bunun birilerini üzdüğünü ya da
kırdığını söylediğinizde “salla” “bana ne ya” “ kasmayın ya hayatı bunlarla” “abi
ben böyleyim, yersen” gibi muhteşem başarılı, insanın ağzına süpürge sokulası
laflar ederler genelde…
Bu insanlar, asla
yaptıklarının bir hata olduğunu düşünmezler. Eğer belli yaşa kadar bunların
yapılamaması gerektiğini öğrenememişlerse hiçbir zaman da öğrenemeyeceklerdir
zaten. Bazıları ise seçilmiş düşüncesizliklerdir.
Çok sevdiğim bir dostum
vardır. Şehr-i İstanbul’da gittiğimde beni misafir eder… Kuralları, prensipleri
olan bir adamdır. Bir başka çok sevdiğim dostum da şu an uzaklardadır. Bu iki
adam gördüğüm en prensip sahibi, net ve düşünceli arkadaşlardır. Birisi daha
net bir sertlikle koyar tavrını diğeri daha naiftir. Ama ikisinin de ortak
noktası siz onların sınırlarını çok net bilirsiniz onlarda sizinkilere sonsuz
saygı duyarlar… Varlıkları için ikisine de her daim teşekkür edeceğim sanırım.
Bu ne işe yarar siz kendinizi güvende hissedersiniz. Zemin kaygan değildir.
Karşınızdakinin tavrı net ve açık olduğu için size ne yapıp yapmayacağını
bilirsiniz… Bu zarafet ve düşüncelilik inanılmaz rahatlatıcıdır. Çünkü sizin
hakkınıza saygı duyarken kendi haklarını da korurlar… Bu çok zor becerilen
birşeydir. Benim için öyledir.
Ne hikmetse kadınlar
düşünceli olma konusunda erkekler kadar iyi değildir… Ben de dâhil…
Düşünceli erkeklerle büyümüş
bir kız çocuğuyum ben… Babam, dayım, eniştem… Yakınımdaki yetişkin erkekler hep
düşünceli idi… Erkek kardeşe kendinizi teslim ederseniz sizin yerinize herşeyi
düşünür, halleder… Benim teslimiyet problemim bazen onla çakışır sadece...
O nedenle bahtıma düşen, “diğer
türlüsünü merak ediyorum”dan kaynaklı seçimlerimin sonucu olan adamların
düşüncesiz halleri beni hep kırmıştır…
Bakınız yaş günü teşekkür
yazısı… İnsan Whatsupp’tan yaşgünümü kutlar azizim... Bir arkadaşın sana yapar,
elbette oradan mesajla kutlar da… Bazı insanların yapmaması gerekir…
Ayrıca özel günler çevrenizdeki
insanların düşünceli olup olmadığını anlamanız için harika fırsatlardır. Denemesi bedava… Yakın tarihte denenmişi var…
Sapla samanın ayrılmışı var…
Ancak “çok düşünceli insan”
modeli de vardır ki o da candan can alır…
"yazıktır günahtır
kimin çocuğuysa" denilesi insan modelidir bu…
Kendilerini yer bitirirler…
İçten yanmalı motor misali… Bunlara huzur yoktur yaşamda...
İşin kötü yanı bu duygu
durumu zamanla iki tarafı keskin bıçak olur ve başkalarına da zarar vermeye
başlar… Çünkü sizde nasıl davranacağınızı şaşırırsınız… O kadar düşüncelidir ki
yaptığınız hiçbir şey yeteri kadar düşünceli olmaz… Ve onu hiçbir zaman
yeterince “mutlu” edemediğiniz hissiyatına kapılırsınız… Çünkü onlar herkesi
mutlu etmeye çalışırlar. Hayır demekte zorlanırlar. Çok ufak ayrıntılara takılırlar. Ufak bir
gülümseme ya da beklemediği ufak bir tepki onu saatlerce hatta günlerce
düşündürebilir. Velhasıl düşünceli olmanın fazlası da beklenti içerir. Yani onlar
bunu yaparken sizi çoğu zaman beklenti içinde bırakırlar… Ve muhtemelen en ağır düşüncesizlikleri bu
derece düşünceli insanlar yapar. Çünkü
düşünceli olmaya takılmışlardır aslında düşündükleri karşılarındaki insan değil
düşünceli davranma eyleminin kendisidir.
Kısaca; yapılan eylemin karşı tarafa ne gibi
zararlar vereceğini düşünmeden yapılan her şey düşüncesizliktir. Odunlukla
default gelen bir özellik olup kalp kırıklarının başlıca sorumlusudur. Genelde bir
şeyi yapmak değil, aklına birşey yapmayı getirememek olarak kendini gösterir. Kaliteli
odunlarda yapılan hayvanlıklar ve yapılmayan incelikler beraber bulunabilir. O
nedenle düşüncesizlik genel olarak yapanın ıslak odunla dövülmesini
gerektirecek birşeydir.
Yaptığının bizim
düşüncesizlik dediğimiz sınıfa girdiğini düşünmeyen ya da kabul etmeyen, bu
kendisine söylense bile zeytinyağı gibi üste çıkanlar için değildir bu yazı…
Çünkü bu halt, genelde kalp
kırmamaya özen gösteren, kendisini karşısındaki insanın yerine koyabilenlerin
de yer yer yediği nanedir. Kendince iyi niyetli söylediği sözün karşı taraf
için nasıl kırıcı olabileceğini, lafı söyledikten çok sonra anlar bazen insan,
evet bir dingillik yapmışsındır, üstelik bazen karşı taraf alındığını da çaktırmaz,
ama olmuştur bir kere…
Ben zaman zaman çok
düşüncesiz olabilirim mesela ama seçilmiş düşüncesizliklerim de vardır. Bana
saygı duymayan insanlara düşüncesiz davranmaya başlarım mesela… İstemeden
yapılan herşeyi kabullenebilirim ama kasıt taşıyan düşüncesiz tavırlar benim
için kabul edilemezdirler… Mesela o kadar düşünceli arkadaşlarım vardır ki
rahatsız etmemek için hiç aramazlar… Aradığımda da yahu beni bilmiyor musun ben
kimseyi aramıyorum derler… Ne diyeyim “yalnız” kalsınlar o zaman…
Olaya toplumsal açıdan
bakarsak; hep başkalarının fikirleri, argümanları ile yaşayıp kula kulluk etme
felsefesini dibine kadar benimsemiş, cehaletini kabul etmeyen, sığlığının
farkında olmayan milyonların sürekli içinde olduğu eylemdir “düşünceli” olmama
halidir DÜŞÜNCESİZLİK...
VELHASIL, DÜŞÜNCESİZLİK İNSAN
TURNUSOLÜDÜR.
SONSÖZ; (alıntıdır)
Her şeyin özüne gitmeli
insan, görünene değil. Bildiğin gördüğün kadardır çünkü gördüğün baktığın kadar
ve baktığın düşündüğün kadar. Baktığını görmez, gördüğünü düşünmezsen eğer, gördüğünün
bildiğine sığmadığını da göremezsin…