14 Aralık 2016 Çarşamba

İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR...



Kökeni Kumuk Türklerine kadar dayanan, orjinali "it haplar, kerivan geçer" olan çok güzel bir Türk atasözüdür. Yazılı kayıtlarda ilk kez 1600'lerin başlarında Muhammed Seybani Han'in divan adlı eserinde yer almıştır.

Benim için bu cümle hayatımın çok erken yaşlarında babamın kitaplığında bir kitap olarak girdi hayatıma... Nazım Hikmet adıyla basılmış bir yayınıydı... (İlk basımı 1936'da babamın doğduğu yıl, Orhan Selim adıyladır)

Çok küçüktüm okuduğumda... Her ne kadar kitaplığın bunları şimdi okuyamazsın diye bir bölümü varsa da ben oradan kitap okumaya bayılırdım.. Bazılarını doğru anlayabilmek için sonraları yetişkin kafamla bir daha okudum...

Yani bu cümle tüm hayatım boyunca hep kulağımda olan bir cümledir...
Önceleri "it çoğalsa da kervan yürüyor" sanıyordum anlamını... Sonra da "it ulusa da kervan yürür" olduğunu öğrendim...
Sonra bazen bu cümleyi şunun yerine koydum...
"bir işin yapılmasını çekemeyenler yaygara koparsa da iş yolunda gider."
O nedenle yaptıklarıma kim ne derse desin doğru bildiğim yolda ilerledim...

Ama gerçek yaşama bakıldığında şöyle de bir gerçek vardır...

Diyelim mahallenizde, sokağınızda hatta ortamınızda bazı tipler vardır. Siz kendi başınıza yaşamak istersiniz, sevdiklerinizle parkta bahçede oynarsınız filan. Sonra bu tipler gelir siz onların farkında bile olmazsınız, kaldırır size taş filan atarlar. Şimdi bunu adamdan sayıp sen de taş atsan attığın taşa yazık.
Atmazsan bunlar durmaz bir türlü. Durur durur bulaşır yağlı kara gibi. Gene taş atar. İt gibi ürür ürür dururlar.

Yapılması en doğru hareket kervanı devam ettirip bunları yok saymaktır.
İşte zurnanın zart dediği yer burasıdır.
Bu itleri yok saydın mı bu sefer toplar it sürüsünü dalaşmaya başlarlar bunlar...
Bozacının şahidi şıracı hesabı birbirlerinin yalayıcılıklarını yaparak sürü sepet saldırırlar.

Haa akıllı insan napar... Bunları kaale almaz. Bırakır havlayan havlasın. Çemkiren çemkirsin.
Ehh itin ağzı torba değil ki büzesin. Eğer illa havlayacaksa susturamazsın.
Bu saatten sonra it'çe öğrenecek değilsin.

Doğrusu sen yoluna devam eder gidersin. Hani doğru söze ne denir.
Kervanı yürütmek adına...

İtin değilse bile sahibinin hatırına...
"İte dalaşmaktansa, çalıya dolaşmayı" yeğlersin.

Ancak ve lakin haddini aşıp insanların sinirleriyle oynamak çok da doğru değildir...
Kervanı götüren insanın sonunda sıkılırsa, maazallah canına tak ederse, ay bana bişi mi olur, ay etrafa rezil olur muyum, bu it benim etimi kapar mı demez?
Canına tak edilen kervancı hesabını gayet efendice uygular. Kervancıyı çok da zorlamamak lazım...
İşte o nedenle...

Yine de varsa bir imkan kendi çıkarını düşünmeyip, adam sendecilik yapmayıp, bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyip ulumasına izin vermemek lazım... Kendi kervanını yürütmek için it'le aynı hamamda yıkanmamak lazım...

"yiğit ölür san yürür
dalda su damarda kan yürür
inandığın yolda engel tanıma
it ürür kervan yürür"