14 Aralık 2016 Çarşamba

KAÇ KİŞİNİN ELİ YÜREĞİNİZE O KADAR DOKUNUR YAŞAMDA ...



Dün 2 güzel kadınla bir fotoğraf çekindik... 1983- 2016 arası arkadaşlığımız üniversite yılları...

Bu yazı geçtiğimiz 1 Eylül'den bir yazı...

Üniversite yıllarımızın güzel dostu için... 2 Eylül'de yazamıyorum ona dair birşey... Çünkü sinirli oluyorum, öfkeleniyorum... Kabul etmekte zorlanıyorum... Aklım karışıyor...

Güzel dostlar kaybettim ben 27 yaşında idi Tayfun bizi bıraktığında...Kanser yaş baş, yürek güzelliği, yaşam sevinci, akıl, yakışıklılık dinlemiyormuş onunla öğrendim...

Pınar Turan o kadar gençti ki... O da aynı süreci yaşadı... Onu hep bir yat festivalinde göğsündeki kırmızı gülle anımsıyorum... Onlar genç yaşta sürpriz yaptılar bize...

Arkadaşların sevgilileri, evliliklerini, çocuklarını konuşurken azar azar ölümlerini konuşmaya başladık sonra...

O nedenle;
Bir keman gıcırtısı gibi geliyor bana bazı konuşmalar…
Hele de dostluk, arkadaşlık üzerine yapılanlar…
Bazen içinde sitemler olan yazılar yazıyorum ve yazdığımda şöyle yorumlar alıyorum;

“takma ya kafana”, “ne oldu?” “insanları ciddiye almayacaksın bu kadar”

Pardon???
1. yazdığım herşey bilfiil başıma gelmiş değil elbette
2. evet insanların ne yaptığı çok önemli
3.ben insanların yaptıklarını kafama takmazsam o hadsizlikleri yapanlardan ne farkım kalır…
Ya sizin ne farkınız kalır?

Şimdi yazacağım paragraf üzerine çok kişinin diyeceği çok şey vardır elbette… Ama samimiyetle içinize bakın… Buna benzer şeyler hissetmiyorsanız çok şanslısınız…

İNSANLAR O KADAR ZALİM OLABİLİYOR Kİ TÜM BUNLARIN KARŞISINDA ŞAŞKINLIKLA DURUYORUM. GÜLÜMSEMEM KIRILIYOR ÖNCE. KÜFÜR EDER GİBİ SEVİYORLAR. YOK, ASLINDA SEVMİYORLAR. SEVEN İNSAN, SEVEN ARKADAŞIN YAPMAYACAĞI ŞEYLER YAPIYORLAR. FARKINDA DEĞİLLER, AMA SEVMİYORLAR. SEVMELERİ GEREKİYORMUŞ GİBİ BİR VİCDANİ SESLERİ VAR. VE O SESİN DIŞINDA DA GERÇEK HİSLERİ ORTAYA ÇIKIYOR. İNSANLARIN KÖTÜLÜKLERİ TA ŞURAMA BATIYOR.
SİZ DE ÇOĞU ZAMAN YAŞAMA KARŞI BÖYLE HİSSEDİP DUYARSIZLIĞI SEÇMİYOR MUSUNUZ?

Ya da böyle hissetmiyor musunuz? Ne kadar şanslısınız…

Ben böyle hissediyorum… Sadece bana karşı yapılan bir şey de değil bu… İnsanların birbirleriyle ilişkilerine arkadaşlıklarına baktığımda bunu görüyorum… Çoğu zamanda susuyorum… Bazılarınızdan farkım arada yazıveriyorum… Ve bazen dayanamayıp söylüyorum.

İlkokul, ortaokul, lise arkadaşlıkları duygusaldır. Bağlar içsel nedenlerle kurulur… Birlikte eğlendiğin, konuşabildiğin, yakınlarında oturan insanlarla daha yakın arkadaşsındır… Seni çok değiştirmezler ama gelişiminde elbette pay sahibi olurlar…

Oysa üniversite arkadaşlıkları insanların düşünce sistemini değiştirebilen arkadaşlıklardır. Kimileri kafa yapılarına göre arkadaş seçer, kimisi de arkadaşına göre kafa yapısı. Genelde nedense ikinci seçeneğin daha fazla olduğunu düşünürüm ben… Dolayısıyla benim gibi kafa yapısı pek de değişmemiş olanlar ileriki yıllarda birtakım arkadaşlarına bakıp hayretler içinde kalabilirler…

80’sonrası öğrenci kuşağı olan bizler üniversitede okurken hala etkileri süren siyasi oluşumlar vardı… Ve buna hiç yakın düşmeyen gençlerde vardı elbette. Ağır solcu abi ve ablaların izinden giden heyecanlı solcuların çoğunlukta olduğu bir okuldu benim okulum… Silinmiş hafızam okuldan ağır sağ görüşlü birilerini hatırlamamı engelliyor. İçimizden canavar gibi gazeteciler de çıktı. Hanım hanımcık ev hanımları da, turnayı gözünden tanıyan tüccarlarda… Çok azımız hala arkadaşız…

Bazılarımız artık yokuz…

Birçoğumuz sosyal medya ortamı olmasa birbirimizi asla bulamaz, görmezdik…
Ama bazılarımızın arkadaşlıkları sürdü…
Aralarında sadece Facebook'ta konuştuğum arkadaşlarım olduğu gibi, dokunma mesafesinde dostlarım da var…

Ve ben bazılarının değişimlerini, başkalaşmalarını hayretle seyrediyorum…
Bazıları güzelliklere doğru gelişirken, bazılarının grileştiğini görüyorum…
Onlara sorsan hayat kötü, şartlar zor… Bazıları haklı… Maddiyat, yaşam şartları çok zorladı kimilerini…
Ama bazıları kendilerine ördükleri kabuklarının kurbanı… Hep mutsuzlar, hep mağdurlar, hep anlaşılmamışlar…
Bazıları ise yaşam ne getirirse getirsin mücadeleye hazırlar… Her şeye rağmen yüzlerinde bir gülümseme var…

2 Eylül benim için ağır bir gün… O nedenle bugün her günden daha fazla anlamıyorum ben arkadaşlıkların kıymetinin neden bilinmediğini…
O nedenle daha sonrasında hayatıma girip bir çıkar evresi boyunca benimle dostmuş gibi yapan herkesi geniş bir gülümsemeyle kucaklıyorum… İnsan yaşamında gerçekten çok az “gerçek insan, gerçek dost” oluyor…

YARIN BİR ŞEY YAZMAK İSTEMİYORUM.
KAÇ KİŞİNİN ELİ YÜREĞİNİZE O KADAR DOKUNUR YAŞAMDA BİLMİYORUM…
AMA BEN KAÇ 2 EYLÜLDÜR YALNIZ HİSSETTİĞİMİ ARTIK SAYMIYORUM…

Üniversite arkadaşlarını bir kalemde silebilenlere ufak bir uyarı olsun diye yazdım…
Arkadaşlıkları bir anda silebilenler için yazdım…
Hayatımıza girip bizden izzet ikram görüp masa boşalınca kalkıp eteğini silkeleyenler için yazdım…
Velhasıl sanırım ahde vefa bilmezler için yazdım…

Üstelikte birçok kişinin duygularının tercümanı olarak yazdım…

GÜZEL GÜLÜŞLÜ ESMER ADAM İÇİN YAZDIM…
DOSTLARINI UNUTMAYANLAR İÇİN YAZDIM…
HAYATI, YAŞAMI, DOSTLUKLARI CİDDİYE ALANLAR, BİZLERİ YANILTMAYANLAR İÇİN YAZDIM…

Siz hangisisiniz?

Yazıyı Ünal 'ın bana gönderdiği bir şiirle bitireyim…

“Kalbim
Birgün elbette sana hükmedeceğim
Elbet geçer bu hüzün mevsimi
Bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün
O gün size sevinci de anlatacağım
Bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün
O gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım
Ve bir gün elbette yıldızları sayacağım
-gelin kucaklayın beni. Yıldızları sayamıyorum.

Arkadaş Z. Özger / ANKARA”