21 Haziran 2015 Pazar

BABA OLMAK ZOR ZANAAT...



Baba olmak zor zanaat, incelikli iş…
Ağır mesai… Bir ailenin yükünü omuzlarında taşımak… Bunun için büyütülmek… Yaşamda ki asıl görevinin bu ilan edilmesi… Bu stresin ağırlığından mıdır, nedir bilmem önce babaları gönderiyoruz son teftişe... Bir çoğu bizi çocuk yaşta bırakıp gidiyor…

Can Yücel’i çok severim ben... Aşkla öfkeyle yazar... Yazardı… O en güzel gözlü Maarif Müfettişinin oğlu idi... O hayatta en çok babasını seven baba idi…
Diyor ki… “Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” in son dörtlüğünde Can Yücel;

"En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim."

Hayatımdaki tüm “diğerleri” alınmasın ama bende galiba en çok babamı sevdim… Benim de nefesim, fikrim, canevim açıldı benzer bir yerlerde… Babam son teftişine çıktığında çok genç yaşta idi dolayısıyla hep yakışıklı ve genç kalmayı becerdi gözümün önünde… Bu sene nicedir beklediğim sene onun öldüğü yaştayım… Bu sene, o sene… Doğum günümde bir bar taburesi üzerinde Teoman dinleyeceğim bağıra bağıra…   


Güzel adamdı babam… İçi de dışı da güzel adamdı. En iri yarı adamdı tanıdığım sonradan fark ettim ki bildiğimiz normal ölçülerde bir adammış, en başarılı adamdı tanıdığım sonradan anladım ki oda çok şeyi başaramamış, pek korkardım gölgesinden sonradan görünce başkalarını anladım pek yufka yürekli bir babaymış... Sinirlendi mi öksürürdü hafiften, şimdi anlıyorum içinden ona kadar sayarmış…
Çünkü şimdi anlıyorum baba olmak zor zanaatmış…
Hala hiçbir adam o kadar güzel değil… Oğlum dışında… Ve hala hiçbir adamın gölgesi o kadar üstüme düşmedi bir daha…

Bu ülkede erkek olmanın zor olduğunu düşünüyorum ben. Hem delikanlı gibi büyüyeceksiniz, hem ananızın kuzusu kalacaksınız, hem babanızın aslan oğlu olacaksınız… Sonra bir kadının aklını başından alacaksınız… Gündüzleri bir yerlerde kedileşirken, birilerini idare edip evinize para getirmeye çalışırken belki de bunun için gururunuz kırılırken akşam evde babanızın aslan oğlu olup, koca bir ailenin direği olacaksınız…
Para kazanacaksınız… Bunun gerilimini mümkünse eve taşımayacaksınız... İllaki taşıyacaksınız… Hele de bir de işler yolunda değilse… İçiniz ezilecek kendinizi kötü yetersiz hissedeceksiniz…
Sinirli olacaksınız belki… Gergin… Suskun… Suratsız… Tüm dünya dışarıda size yüklenirken, siz kendi kalenizde kral olmak isteyeceksiniz… Sizin kanalınız açık olacak elbet televizyonda, masada elbet önce yemek sizin tabağınıza konulacak, masanın baş sandalyesi tabii ki sizin olacak… Eşiniz anlayışlı olacak mümkünse dar zamanlarda yanınızda, bol zamanlarda sessizce olması gerektiği yerde olacak. Size hayran hatta daima âşık olacak… Siz hem koca, hem maaş vermeyen patron, hem sevgili olacaksınız… Siz hep haklı olacaksınız, birileri hep siz haklı olasınız diye çocukları organize edecek… Ananıza babanıza mazeretler bulacak, o birilerini görmeyeceksiniz bazen… Fark etmeyeceksiniz bile hatta bunla yetinmeyip birçoğunuz onu; sizi onca çekip çevirdikten sonra; tam siz süt kaymağı kıvamına geldiğinizde bırakıp gideceksiniz… Hatta bazılarınız bu kadar vefakâr çıkmayıp yarı yolda bırakıp gideceksiniz… Sizden illaki korkulacak… Yaşlanana kadar es kaza ağlarsanız şehir efsanesi kıvamında anlatılacak… Sizde yaşlanınca yerli yersiz ağlayacaksınız artık izin var diye…”
Pek yumuşadı bizim bey torunları görünce dayanamıyor siz onu bana sorun” diyecek hanım… Çocuklar yıllar sonra size cevap verirken daha rahat olabilecekler… Şanslı iseniz keyfini çıkararak yaşlanacaksınız… Hatta artık kimseye kızmaya haliniz hatta niyetiniz kalmadığında hanım sultan geçmiş huysuz günlerinizin hatırına “aman babanız kızar” deyiverecek arada bir geçmiş yıllardaki iktidarınızı hatırlatmak için…


Bu ülkede ve hatta birçok ülkede baba olmak zor…
İçiniz titreyecek çocuklarınıza bakarken aman karizmayı bozmayalım diye çok da yüzgöz olmayacaksınız. Anaları gibi iki dövüp bir sevemeyeceksiniz… O ne yapsa unutulacak, tatlı bir anı olacak ama sizin yaptığınız yıllar sonra bile bir başka hatırlanacak… Şansınıza ağlarken baba diye ağlayan bir çocuğunuz olursa bu sefer de hatun ağlamaya başlayacak “bu çocuk beni sevmiyor mu ?” diye…

Unutmamanız gereken bir sürü gün olacak yıllarca medya ve dahi tüm imalı hatırlatmalara rağmen unutup duracaksınız tüm “özel” günleri… Oğlunuza gizli hayranlık duyacaksınız onunla övünmenin yolunu arayacaksınız elbet işin raconu gereği o bunu anlamayacak… Aynı sizde olduğu gibi o da bir onay bekleyecek hep babasından… Bir iş yeri açtığınızda mümkünse oğlunuzun adını koyacaksınız… Ama kızınız, size ananızdan sonra kayıtsız şartsız teslim ve hayran tek kadın insan olacak… Mümkünse hiç evlenmeyecek… Mümkünse büyümeyecek te… Mümkünse size çok benzeyen bir adam bulacak ki körler sağırları ağırlayacak huzur kaçmayacak...

Var mıdır geç ölüm bilmiyorum ama benim babam pek genç öldü… Derler ya beni teliyle duvağıyla gelin edemeden, torun torba sahibi olmadan… Gerçi benim telim duvağımda olmadı ama babama benzeyen bir aslan parçam oldu… Gün sayıyor “baba” olmak için…  Babam kadar iyi bir baba olmasını diliyorum, evladıyla/ evlatlarıyla babamdan çok daha uzun yıllar bir arada yaşasın istiyorum…
Hiç görmedi babam oğlumu ama biliyorum çok gurur duyardı Poyraz’ımla… Delikanlı duruşuyla, güzel ve sevgili dolu yüreğiyle… Babamın öldüğü yaşa gelmeyi çok bekledim ben… Neden bilmiyorum takıldım bu seneye… Babamın öldüğü yaşta bir torunum olacak… Yaşamın ne kadarı rastlantı bilmiyorum…

Babasına çok hayran, çok düşkün bir kızdım ben… Ayrıca genç kızken pek sakardım ben... Hani şu ergenlik halleri durumundan... Sabahları okula birlikte giderdik, hiç beğenmezdi yolda sersem sersem yürüyüşümü… “düşeceksin önüne bak” derdi durmadan haklıydı da öyle sık düşerdim ki… Hele de hava yağmurlu ise beyaz çoraplarım çamur lekesi olurdu… “ayak izlerimden yürü” derdi bana… Hala kulağımda sesi… Onun ayak izlerinden yürürdüm çoraplarıma çamur sıçratmamak için ama yine de çamurlanırdı çoraplarım
Ben babamın ayak izlerinden yürümeyi pek sevdim…

Biliyorum birçoğu çok zor, çok huysuz adamlar, akşam inerken gelecekleri saatlerde evlerde hala bir telaşa sebep oluyorlar tüm modern zamanlara rağmen… Hala izinleri alınmadan anne idare etmeden birşeyler yapılmıyor, baldan tatlı yanlarını, güzelim yüreklerini görmek bazen çok zor oluyor… Ama onların rolü de bu yaşamda…

Hatırları kalmasın kadrosundan bir babalar günleri var… emin olun çoğu sizi uyurken seviyor, belki şimdiler de değişime ayak uydurdular daha rahat ifade ediyorlar sevgilerini ama inanın bence bir çoğu hala kendini tutuyor aradaki o güzelim baba-çocuk, korku-sevgi-saygı dengesini bozulmasın diye… Çok azı analarımızdan sonra bize kalıyor… Önce analarımızın oluyoruz sonra onların…Bir anamızdan ayrılmaya görsünler bizden de ayrılıyorlar…

Bir sürü şey deniyor haklarında “ana varken bir gözleri görür ana yokken hiç görmez” diyorlar… Ana gibi sevmez deniyor… Babalar hayatlarına bakar evlatları yok sayar deniyor… Bazısı tüm bu tanımlamalara uyuyor elbette… Baba olmayı bir türlü beceremiyorlar…
Ama ben böyle bir babayla büyümedim… Bizim için çalışan, yorulan, yıpranan dünya yakışıklısı bir babayla büyüdüm… Belki de ondan beklentilerim yüksek oldu evliliğimde… Boşanmama rağmen oğlum babasını her gün gördü… Ailemde hep evine, ailesine düşkün babalar oldu…  Dolayısıyla bilmiyorum baba korkusunu, nefretini… Babadan zarar görmeyi… Çok şanslıydım babamla yaşadığım 21 sene boyunca… Çok güvendeydim… Çok huzurluydum…
Ben; babamın gönül gözünü 28 sene sonra bile tam gözümün içinde hissediyorum…

Kıymetini bilin babalarınızın… Birgün hiç beklemediğiniz bir yerde gidiyorlar yaşamınızdan, aniden bazen… Dünyalarınız olsa bile “o gün” kendinizi kimsesiz hissediyorsunuz… “Evin orta direği” başınıza çöktü sanıyorsunuz… Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor ve söylenmemiş öyle çok şey kalıyor ki geride…

Ben babalar gününde anlıyorum bir “anıya” sarılmayı…

Bu oğlumun ilk babalar günü… Daha eline almamış olsa da Dila’yı heyecanla bekliyor… Sağlıkla geldiğinde “Dila” çok harika bir baba olacağını biliyorum…

Bugün tüm babaların, hem de dünyanın en yakışıklı, en kocaman, en cömert yürekli, en taze babasının babalar gününü kutluyorum…
Babamın hep dediği gibi “sevildiğinizi bilin ulan eşşekler”
Zorlamayın, üzmeyin babalarınızı baktınız iki lafı bir araya getirip size “seni seviyorum” diyemiyorlar şanındandır babalığın deyin… Siz söyleyin geç kalmadan… Sevildiğinizi bilin…

Seni bu babalar gününde de özlemle anıyorum ALTAN AKI…