İyi insan olmak… Samimiyet, dürüstlük, empati,
farkındalık, sevgi, anlayış gibi kavramları iyi anlayıp, bünyede sindirebilmiş
insan olmak…
Ama bu konuda kanımca en iyi
cevabı Necip Fazıl vermiştir… Okur okur, döner tekrar okurum o cevabı… Üstada sorduklarında
“nasip meselesi” demiştir…
Etrafımızda binlerce ışık,
renk, görüntü ve binlerce ses varken, bizler daha kendimiz olamazken iyi insan
olmak da olmayan bir varoluşta koca bir hayaldir. Koca bir ütopyadır…
Ki insan denen canlı değil
midir, ilk ego incinmesinde tırnaklarını bileyip de karşıdakinin yüzünü
paramparça etmek için bekleyen? İnsan denen canlı değil midir, kendi gururu
altta kalmasın diye her şeyi zebil edebilecek kadar onursuz davranabilen?
“insanlarla bir ladese
tutuşmuşum ben. Bir tarafta insan var edildiğinden beri cereyan eden
kötülükler, diğer tarafta ise insanın iyi olma mücadelesi. Bu ladeste yenilmeye
hiç niyetim yok. Kaybetmek ise aklımın ucundan dahi geçmiyor.
İnsan denen canlı "ben
iyiyim" dedikçe ben yapmış olduğu kötülükleri anımsayıp yapabileceği
çirkeflikleri zihnimde canlandırarak "aklımda" diyorum.”
AKLIMDA…
İyi insan olmak; çelik gibi
bir zırh ister, ipek kadar esnek sinirler ister bir de sabır ister…
"iyi insan her zaman
mutlu değildir, ama mutlu insan her zaman iyidir. Toplum insanın iyi olmasını
ister, ama insan mutlu olmayı..." diyor Dorian Gray yani Oscar Wilde…
Herkesin üzerinde
birleşemeyeceği, göreceli olarak nitelendirilmiş insanlık durumudur “iyi insan
olmak”. İnsanın iyi veya kötü olması yargılarımızla ilgilidir. Usame Bin Laden
bizim için kötü bir adam iken birçokları için de iyiliksever bir kahramandır.
Biraz daha beklersek birileri de İmralı’dan halk kahramanı olarak çıkacaktır… Victor
Hugo’nun lafı aslında işin esasını ortaya koyar:
"iyi olmak kolaydır zor
olan haksever olmaktır."
Her insan en azından
bazıları için iyidir ama insanın değerini ortaya koyan adil olabilmesidir…
İyi insan olmak için kendinizin
üzüleceği, kızacağı, kırılacağı, geçmişte sizi acıtan olayları başkalarına
yapmamak, intikam almamak, dalga geçmemek, egolarla barışmak, geçmişi unutup
daha da umutlu olmak, hayaller kurmak, şans vermek, gülmek gerekir.
Ne kadar zor olabilir ki?
AKLIMDA…
İyi insan olmak; daha az akıl oyunu, daha az entrika, daha çok saf mutluluktur...
İyi insan olabilmek
güzelliktir...
Bertolt Brecht, yerden yere
çalar kendine iyi insan diyeni...
“İyi insan olacağınıza
Öyle bir yere götürün ki
dünyayı
İyilik beklenmesin!”
Mutlak iyi yoktur. Aynı şekilde
hiç bir insan saf kötü de değildir. Bir denge ve karışım söz konusudur. Kanunları
ve polisi kaldırın, çıkarları ve sosyal değerlendirmeleri yok edin, bir de o
zaman bakın kim limitleri nasıl zorlar diye…
Birileri için “özünde iyi”
kelimesi kullanılıyorsa… Orada bir yamuk vardır… Özünde iyi olan sözünde de iyi
olur neticesinde… Yani…
AKLIMDA…
Etrafıma baktığımda gördüğüm
ise şudur… İyi insan terk edilen, oyuna çağrılmayan, partilere davet edilmeyen,
bir topluluğa girdiğinde dikkat çekmeyen, bir yerden ayrıldığında yokluğu fark
edilmeyen, kutlamalarda kendisine pasta ayrılması unutulan, telefon açmak için
zahmete girilmeyen insandır. Çünkü onu kontrol altında tutmanıza gerek kalmaz o
iyidir ve size zarar vermediği için varlığını kontrol altına almak gereği
duymazsınız. Benim iyi insan tarifim ise buradakinden farklıdır.
Çünkü bence “insanın,
kendinin iyi olduğuna inanması, başkalarına karşı çıkmaktan ve haklarını
savunmak için savaşmaktan çok daha kolaydır.”
İyilik; Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da
değildir. Eyvallah.
Ama Dünya Bankası’nda, Sermayenin
kucağında yahut ayağına postal giymiş hiç değildir…
İyilik kaleş’in ucuna çiçek
takmak değildir…
Çatlağa uyum sağlayan su
gibi akmak değildir…
Herkesle iyi geçinen insan olmak
benim fikrimce “iyi insan” olmak demek değildir… İnsan doğasına aykırıdır zira... İnsan tepkisiz yaşayamaz, bir
bitkiden farksız hale gelir ki bitki bile sulandığı zaman tepki verir açar,
büyür, yeşerir…
Sorgulamak tartışmaları
beraberinde getirir, tartışmalar çatışmaları, çatışmalar da en nihayetinde
yaratıcı fikirleri. Bu açıdan bakıldığında herkesle iyi geçinen insan modeli
kardeşimiz tüm bu çatışmaları içinde yaşayan ama dışarı yansıtmayan kişidir
olsa olsa…
AKLIMDA…
Bu kadar yazdım “iyi olmak”
üzerine ben elbette “iyi” değilim… Ben zorlayan, halının altına süpürüleni
görmeye meraklı, gerçekleri duymaktan korkmayanlardanım… Ama benim içinde iyi
olma”mın” kıstasları var…
Benim için iyi olmanın anahtar
kelimeleri:
-anlayış (...diyosunn)
-empati
(üzülmüş/sevinmiş/korkmuş... Olmalısın)
-değer verme (seni
dinliyorum…)
-güven (ben seni biliyorum…)
-iyi niyet (loading...)
-ikna (peki şuna ne dersin? Böyle
olması seni rahatsız eder mi?)
-tevazu (yok canım est…)
-espri (içerde farklı
modellerimiz de var:)) dır…
Olduğu gibi kabullenmek
benim için “iyi olmanın” belirtisi değildir… Bu da benim olmamışlığımdır.
"Ne kadar iyilik varsa
hepimiz için
Hepsini dileyip gerisine
direniyorum"
AKLIMDA…
DİPNOT: “ALÇAK EŞEĞE BİNEN ÇOK OLUR…”