Emin olmak hızlandırır
insanı, kaybetmenin zamanı yavaşlatması gibi…
Sonbahar Eylül’de değil Ekim’de
gelmeyi uygun gördü bu sene… Yazın Haziran’da değil Temmuz’da gelmesi gibi.
Yıllar öncesi yaşamın
ilkbaharına denk gelen bir mutluluk yaşamıştım… Bu kez mutluluk yaşamın
sonbaharına denk düşüyor… Çok güzel çok farklı bir mutluluk bu…
Ama bambaşka şeylerde
düşündürdü bu son bir hafta.
Nelere ve kimlere değer
veriyoruz yaşam boyu, yüreğimizin ve evimizin kapılarını kimlere açıyoruz diye
düşündüm mesela… Kalıcılığı olmayan ne çok duygu ile yoruyoruz kendimizi…
Yaşamayı göze alabilen insanlardan isek hüznümüzü
ilikleyip de yürümüyor muyuz rüzgâra karşı!
En çok değer verdiklerimiz,
en çok kırmıyorlar mı bizi? En sert rüzgârlar sevdiklerimizden esmiyor mu? En
kırıcı cümleleri onlar kurmuyor mu bize? En çok onlarla birlikteyken yorulup,
incinmiyor muyuz? En çok onlarla yalnız hissetmiyor muyuz kendimizi?
Sonbahar 'hava güneşli ama serin gibi de sanki bulutlar da var, kapanacak yağmur yağacak gibi' cümleleri kurup yanınıza şemsiyenizi almaya başladığınız andır. Sonbahar herşeye ve herkese temkinle yaklaşmaya başladığınız, önlemlerinizi almayı öğrendiğiniz yaşlardır. Geçmiş tecrübelerinizin sizi yeni hatalardan korumaya başladığı mevsimdir…
Sonbahar; yeni mevsimler bulmak
gerek eldekiler kâfi değil dediğin mevsimdir…
Bu sonbahar gelen yepyeni
şeyler geçmişteki eskimiş duygulara yaprak döktürdü… Hep ilkbaharda olacak
değil ya temizlik… Sonbahar temizliği en esaslısı imiş meğerse… İnsan
ilkbaharlarda beklentiler içinde gelen herşeyi sabırsızlıkla kabulleniyorken,
sonbaharda sabırla yanlışlara yol verecek cesarette oluyor… Neticesinde yaprak
ağaçta kalmaya meraklı değilse illaki dökülecek…
Düşündüm ki ne çok şey var
yaşamda gereksiz yükünü taşıdığımız…
Yalancı dostluklar, samimiyetsiz
arkadaşlıklar…
Bu sonbahar ev ödevi olarak
çalışıyoruz bu konuyu… 100 kere yazıcaz bir kâğıda “gereksiz ise at gitsin”…
Yüklenmeyeceğiz insanların
samimiyetsiz duygularını çünkü dostlar ve arkadaşlar “gerçekliklerini”
durdukları yer ve size verdikleri değer ile gösterirler.
Benim için öncelikler
dünyasında sıralamaların büyük önemi var…
Eğer benimle gezmeleri,
eğlenmeleri, dedikoduları paylaşan insan yavruları benim için gerçekten önemli
ve değerli anlarımda yanıbaşımda olmuyorsa “gülüp geçmeyi” öğrenmeye
çalışıyorum ben hala…
Yüreğime kırılmamayı, anlayışla karşılamayı öğretmeye çalışıyorum…
Kendime ayna karşısına geçip arkadaşlıklar için gösterilen çaba suya yazı yazmaktır diyorum… Çünkü sende bazen birileri için çaba gösterirken başka birilerini görmemiş olabilirsin…
Yüreğime kırılmamayı, anlayışla karşılamayı öğretmeye çalışıyorum…
Kendime ayna karşısına geçip arkadaşlıklar için gösterilen çaba suya yazı yazmaktır diyorum… Çünkü sende bazen birileri için çaba gösterirken başka birilerini görmemiş olabilirsin…
Benim henüz anlamaya vakıf
olamadığım çok şey var yaşamda…
Ama çok net anladığım bir
şey var “gereksiz ise at gitsin”
Büyük mutluluklar ve
mutsuzlukların ardından insanların temizlendiği doğrudur… Çünkü yaşamdaki
gerçeklikle bir kez daha yüzleşirler…
“Sandıkları”nı görürler…
O zaman napıcaz… Payımıza düşenlerle devam
edip safralarımızı atıcaz…
Abdülhak Şinasi demiş ki;
“En evvel, başkalarının
sandıkları gibi olmadığını göstermeye
çalış! Fakat bil ki buna hiç
muvaffak olamazsın! Sonra, kendini
olduğun gibi göstermeye
alış! Fakat bil ki buna büsbütün muvaffak
olamazsın!”
Ve bir lafı daha var ki;
demir leblebi… Duymayı istemeyen yaptığına dikkat edecek…
Başkalarının sana
yapmayacakları iyilikleri sen ne diye onlara
göstermeğe kalkarsın? Gönlümüzü
kıran nankörlükler hep kendi
yetiştirmelerimizdir!
Sevgiler…