Yeni hafta hem Bodrum’da
başlarsa…
Geçen yaz kaldığımız yerden…
Şehirde yaşayan herkese
inanılmaz cazip geliyor buralarda yaşamak… Yaşamım içerisinde zaman zaman Marmaris,
Bodrum, Foça, Alanya, Didim gibi yerlerde çalışıp yaşamışlığım var… Buralarda
tatilde olmak ne kadar güzelse yaşamak o kadar zordur aslında…
Sabah çoğu kez işinize bağlı
olarak “öğlen”dir… Günün yarısını kaybetmiş uyanırsınız güne… Birçok kişi
uyandığında terstir, huysuzdur… O güzelim gökyüzünün, denizin keyfini gelen
giden çıkarır oralarda yaşayanların çoğunun vakitsizlikten deniz görmeden yaz
bitirmişliği vardır. Çünkü yaz buralarda birçok kişi için çalışma zamanıdır…
Yani en güzeli buralara gezmeye gelmektir. Oysa çoğu insanın hayali bir gün
koca şehirlerden buralara kaçmaktır… Benim hayalimde herkesin kaçtığı koca
şehirde huzurla yaşamaktır… Yaşadığım tüm kıyı kentlerinin içinde Bodrum’un
apayrı bir yeri vardır bende…
İlk geldiğimde gencecik bir
kız çocuğu idim… Buralarda çok güzel çocuklar vardı… İstanbul’dan, Ankara’dan
kaçıp özgürlüğünü eline alıp buralara gelmiş gencecik insanlar vardı…
Şimdilerde gittiğim yerlerde zaman zaman bazılarına rastlıyorum… Ben onları
tanıyorum ama birçoğu bambaşkalar… Bir kısmı kayıp olup gittiler… Bir kısmı
yaşamlarını burada harcayıp bitirdiler… Bazılarına baktığımda yaşamım
içerisinde doğru seçimler yaptığımı düşünüyorum…
Buralarda çalışarak
yaşadığında çoğu zaman yaşama dair en rahat olman gereken yerde insanlara karşı
huysuz ve güvensizsindir. Çünkü havasından suyundan, dar alanda kısa paslaşmalarından,
ekmeğin aslanın ağzında olmasından buralarda her dost gereğinde aynı ekmeğe rakiptir…
Aynı kadına/ adama musallattır… Hayır değildir diyenler buradan buyursun…
Dışardan gelip bakıldığında bu çok açık seçik, ayan beyandır… Ama içerde
yaşanıldığında bugün dost olan yarın düşman, öbür yıl iş/güç gereği tekrar
dosttur…
O nedenle çalışmıyorsanız;
emekli maaşınız ve elinizdeki üç beş kuruşla buralarda “yaşlanmış” yıllarınızı
sabah yürüyüşleri, uzun sıcak havalarla geçirmek istiyorsanız yerleşin derim…
Yani daha zaman var benim
henüz çalışmadan yaşama lüksüm yoktur…
Ama dünya dertlerinden
kurtulursam sabahları Bodrum’da uyanmak istediğim doğrudur…
İzmir ne kadar vazgeçilmez
ise benim için Bodrum’da öyledir. Burada yorulmam ben, uykum gelmez… Zaman
hızlı geçer… Yüzüm hep güler… Saçmalıklara bile gülerim burada… Burada müzik
daha güzel gelir, ay daha yakındır… Deniz her yerden mavidir.
Ama bu gözlüğü çıkarıp
bakarsanız olay yazın faciadır… Sokakta herkes heran üzerinize atlayabilir,
belki şansınıza laf atmakla yetinir… Karnaval alanı gibidir... Teşhirci
teyzeler ve ağzı açık seyreden amcalar her yerdedir. İçiniz acır ortamın haline…
Burada çok insana
rastlarsınız… İstanbul’dan, Ankara’dan… İzmir’den… Bazısını görürsünüz bazısını
görmezden gelirsiniz… Bilmem hangi iş toplantısına diye buraya gelir
sevgilisiyle adamlar… Burası çoklu yaşamların kolay kabul edildiği yerdir.
Kaçamakların cennetidir…
Nasıl takılıyorsan kendine
göre mekân ve insan bulabileceğin, gerektiğinde en sessizinde ve doğal
ortamında kafa dinleyebileceğin, edepli ve edepsiz nasıl istersen öyle eğlenebileceğin
bir yerdir burası… Beni burada ararsanız gece Mavi’de bulursunuz… Çünkü kafam
başka yeri kaldırmaz… Kafama göre en normal insanların geldiği yerdir Mavi… Ya
da yılların alışkanlığıdır… Zaten görmek isteyebileceğim herkesin durağı
orasıdır. Veli’de iyidir ama orada misafir hissederim kendimi… Mavi’de ise
Bodrum’da hissederim… Ben buradayken beni görmek isterseniz muhtemelen mavi'deyimdir...
Yine bir yaz başı…
Şimdilerde güzel buralar
yakında dolmaya başlar…
Ünlüsünden ünsüzüne kadar,
memleketteki bütün sonradan görmeler gelirler sırayla...
Zira parayı sonradan bulmuş,
yol yordam nedir bilmeyen birtakım cahil görgüsüzler; Bodrum’da tatil yapmayı
üst düzey bir mertebe zannederler. Bunlara göre, bir Müslümanın Kâbe’yi tavaf
etmesi ne ise, bir zengininde (!) Bodrum’da tatil yapması odur. Bu yüzden yaz
gelir gelmez, etrafa caka satmak ve ne kadar paralı olduklarını dosta düşmana
göstermek için soluğu Bodrum’da alırlar ve yaradılışları gereği o andan itibaren
de Bodrum’un içine yapmaya başlarlar.
Düzgün bir erkeğin
"kadın" diye dönüp asla bakmayacağı, her yanı ayrı oynayan, tepeden
tırnağa kadar basit, ucuz kadınlar ve bunların yanında erkeklikten nasibini
almamış ve yaradılışları itibariyle de asla alamayacak olan ama ceplerindeki
paraya güvenerek akılları sıra erkeklik taslayan, öyle davranmaya çabalayan ama
çabaladıkça daha da beter olan erkek müsveddeleri dolarlar ortalığa…
Görgüsüzlükleri,
cahillikleri, zavallılıkları paçalarından akar bunların… Dün bir tanesini
Yelken Kulüpte iskelede parçalasam mı bilemedim mesela…
İnsan üzülsün mü kızsın mı
bilemez, acımak’ta karar kılar.
Nerde sakinleri ve
tatilcileriyle eski Bodrum... Nerde bu zavallı atıklar.
Ama bodrum her zaman
güzeldir... Onun kıymetini bilen bilir.
O yüzden, bu atıklara
tahammül edilebildiğin müddetçe de tadına doyum olmaz.
Bodrum zamanları geldi… Çok
çalışmak lazım buralara gelebilmek için…
Neticesinde merak ettiğim şudur;
BODRUM; bunca dağına, taşına, denizine yapılan bunca tecavüzün
ardından hala nasıl bu kadar güzel kalabiliyorsun …