4 Mayıs 2015 Pazartesi

BODRUM Bİ DAA !




Yeni hafta hem Bodrum’da başlarsa…

Geçen yaz kaldığımız yerden…
Şehirde yaşayan herkese inanılmaz cazip geliyor buralarda yaşamak… Yaşamım içerisinde zaman zaman Marmaris, Bodrum, Foça, Alanya, Didim gibi yerlerde çalışıp yaşamışlığım var… Buralarda tatilde olmak ne kadar güzelse yaşamak o kadar zordur aslında…

Sabah çoğu kez işinize bağlı olarak “öğlen”dir… Günün yarısını kaybetmiş uyanırsınız güne… Birçok kişi uyandığında terstir, huysuzdur… O güzelim gökyüzünün, denizin keyfini gelen giden çıkarır oralarda yaşayanların çoğunun vakitsizlikten deniz görmeden yaz bitirmişliği vardır. Çünkü yaz buralarda birçok kişi için çalışma zamanıdır… Yani en güzeli buralara gezmeye gelmektir. Oysa çoğu insanın hayali bir gün koca şehirlerden buralara kaçmaktır… Benim hayalimde herkesin kaçtığı koca şehirde huzurla yaşamaktır… Yaşadığım tüm kıyı kentlerinin içinde Bodrum’un apayrı bir yeri vardır bende…
İlk geldiğimde gencecik bir kız çocuğu idim… Buralarda çok güzel çocuklar vardı… İstanbul’dan, Ankara’dan kaçıp özgürlüğünü eline alıp buralara gelmiş gencecik insanlar vardı… Şimdilerde gittiğim yerlerde zaman zaman bazılarına rastlıyorum… Ben onları tanıyorum ama birçoğu bambaşkalar… Bir kısmı kayıp olup gittiler… Bir kısmı yaşamlarını burada harcayıp bitirdiler… Bazılarına baktığımda yaşamım içerisinde doğru seçimler yaptığımı düşünüyorum…
Buralarda çalışarak yaşadığında çoğu zaman yaşama dair en rahat olman gereken yerde insanlara karşı huysuz ve güvensizsindir. Çünkü havasından suyundan, dar alanda kısa paslaşmalarından, ekmeğin aslanın ağzında olmasından buralarda her dost gereğinde aynı ekmeğe rakiptir… Aynı kadına/ adama musallattır… Hayır değildir diyenler buradan buyursun… Dışardan gelip bakıldığında bu çok açık seçik, ayan beyandır… Ama içerde yaşanıldığında bugün dost olan yarın düşman, öbür yıl iş/güç gereği tekrar dosttur…
O nedenle çalışmıyorsanız; emekli maaşınız ve elinizdeki üç beş kuruşla buralarda “yaşlanmış” yıllarınızı sabah yürüyüşleri, uzun sıcak havalarla geçirmek istiyorsanız yerleşin derim…
Yani daha zaman var benim henüz çalışmadan yaşama lüksüm yoktur…

Ama dünya dertlerinden kurtulursam sabahları Bodrum’da uyanmak istediğim doğrudur…

İzmir ne kadar vazgeçilmez ise benim için Bodrum’da öyledir. Burada yorulmam ben, uykum gelmez… Zaman hızlı geçer… Yüzüm hep güler… Saçmalıklara bile gülerim burada… Burada müzik daha güzel gelir, ay daha yakındır… Deniz her yerden mavidir.

Ama bu gözlüğü çıkarıp bakarsanız olay yazın faciadır… Sokakta herkes heran üzerinize atlayabilir, belki şansınıza laf atmakla yetinir… Karnaval alanı gibidir... Teşhirci teyzeler ve ağzı açık seyreden amcalar her yerdedir. İçiniz acır ortamın haline…
Burada çok insana rastlarsınız… İstanbul’dan, Ankara’dan… İzmir’den… Bazısını görürsünüz bazısını görmezden gelirsiniz… Bilmem hangi iş toplantısına diye buraya gelir sevgilisiyle adamlar… Burası çoklu yaşamların kolay kabul edildiği yerdir.
Kaçamakların cennetidir…
Nasıl takılıyorsan kendine göre mekân ve insan bulabileceğin, gerektiğinde en sessizinde ve doğal ortamında kafa dinleyebileceğin, edepli ve edepsiz nasıl istersen öyle eğlenebileceğin bir yerdir burası… Beni burada ararsanız gece Mavi’de bulursunuz… Çünkü kafam başka yeri kaldırmaz… Kafama göre en normal insanların geldiği yerdir Mavi… Ya da yılların alışkanlığıdır… Zaten görmek isteyebileceğim herkesin durağı orasıdır. Veli’de iyidir ama orada misafir hissederim kendimi… Mavi’de ise Bodrum’da hissederim… Ben buradayken beni görmek isterseniz muhtemelen mavi'deyimdir...



Yine bir yaz başı…
Şimdilerde güzel buralar yakında dolmaya başlar…
Ünlüsünden ünsüzüne kadar, memleketteki bütün sonradan görmeler gelirler sırayla...
Zira parayı sonradan bulmuş, yol yordam nedir bilmeyen birtakım cahil görgüsüzler; Bodrum’da tatil yapmayı üst düzey bir mertebe zannederler. Bunlara göre, bir Müslümanın Kâbe’yi tavaf etmesi ne ise, bir zengininde (!) Bodrum’da tatil yapması odur. Bu yüzden yaz gelir gelmez, etrafa caka satmak ve ne kadar paralı olduklarını dosta düşmana göstermek için soluğu Bodrum’da alırlar ve yaradılışları gereği o andan itibaren de Bodrum’un içine yapmaya başlarlar.
Düzgün bir erkeğin "kadın" diye dönüp asla bakmayacağı, her yanı ayrı oynayan, tepeden tırnağa kadar basit, ucuz kadınlar ve bunların yanında erkeklikten nasibini almamış ve yaradılışları itibariyle de asla alamayacak olan ama ceplerindeki paraya güvenerek akılları sıra erkeklik taslayan, öyle davranmaya çabalayan ama çabaladıkça daha da beter olan erkek müsveddeleri dolarlar ortalığa…
Görgüsüzlükleri, cahillikleri, zavallılıkları paçalarından akar bunların… Dün bir tanesini Yelken Kulüpte iskelede parçalasam mı bilemedim mesela…
İnsan üzülsün mü kızsın mı bilemez, acımak’ta karar kılar.

Nerde sakinleri ve tatilcileriyle eski Bodrum... Nerde bu zavallı atıklar.

Ama bodrum her zaman güzeldir... Onun kıymetini bilen bilir.
O yüzden, bu atıklara tahammül edilebildiğin müddetçe de tadına doyum olmaz.

Bodrum zamanları geldi… Çok çalışmak lazım buralara gelebilmek için…

Neticesinde merak ettiğim şudur; 
BODRUM; bunca dağına, taşına, denizine yapılan bunca tecavüzün ardından hala nasıl bu kadar güzel kalabiliyorsun …