Canım istedi giydim! İYİ HALT YEDİN...
Türk kadını ne giymesin…
Önce bunu yazanın kişisel geçmişine bir göz atalım...
Bendeniz; 15-16 yaşıma kadar zayıfcacık bir
kız çocuğu iken geç girilen ergenlikle birlikte birden tombik bir şey oluvermiştim…
O yıl
ne giymemem gerektiğini öğrendiğim yıl oldu… Ben gençkız iken yani 80’lerde ülkede tekstil bu derece gelişmiş değildi… Mesela tayt yoktu... Hala evlerde dikiş dikiliyordu… Annem terzi
olduğu için “kusur” örtme konusunda gayet başarılı idi… Gerçi bu yaklaşım bende
“kusurlarım” olduğu… Kilonun ciddi bir kusur olduğu önyargısını yarattı ama 42
kiloyla genç kızlık geçirmiş bir anne için benim fazla kilom “çok” fazla bir
şeydi… Hele de doğduğu andan itibaren etiketi “güzel” olmak olan bir kız
çocuğunun birden kilo alması şeklen hayli hayal kırıklığı yarattı annesinde demekte mümkün…
Dolayısıyla ben önce ne giymem gerektiğini değil, ne giymemem gerektiğini
öğrendim… Arkadaşlarımın anlamakta zorlandığı bir çok giysi kuralım oldu... Ama üniversite de utanacak, hatta ömür boyunca üstüme yapışacak olan "süslü" o etiketini taşıyacak kadar şık giydirdi beni... Demek ki o sıralar bile hala anne sözü dinliyormuşum... Ama babamı kaybettikten sonra bir daha hiç çok iyi kumaşlardan özel dikilmiş elbiseler giymedim sanırım... Hep kendime göre, tarzıma göre birşeyler giydim... Neredeyse 50 yaşıma geldim canım annem hala "sana doğru düzgün birşeyleralalım" demeye devam ediyor... Çünkü ona göre orasını burasını keserek giydiğim penyelerim tam bir kabus... Hele de Mark ve Spencer'la kurduğu yakın dostluğun olanaklarını ayaklarıma sermişken....
Annem ben kilo alınca, zamanında insanların gerçekten şık olduğu zamanlarda olgunlaşma da öğrendiği tüm bilgileri hizmetime sundu... Mesela kilon varsa pantolon
giyemezsin dedi bana… Bununla bitmedi tabii... Öyle çok kural vardı ki... Çok dar bir şey giymemelisin… Ayıp... Bacağın kalınsa kısa etek giyemezsin… Çirkin... Kolun kalınsa kısa kollu giyemezsin…Falso bir görüntü... Kilon varsa bikini giymemelisin… Yakışık almaz.... İçinde
hiçbir kötü niyet barındırmayan bu kurallar; bana 17 yaşında "BOL- SİYAH- UZUN KOLLU"giyinmem gerektiği düşündürdü…
İlk gençkızlık yıllarındaki kilomu doğumla
verdim gitti hatta 42-43 kiloları gördüm 26-27 yaşlarımda... Sonrasında aile
genetiğim ( baba tarafımdan gelen elbette ki) ile kolu bacağı dolgun, hep balıketinde
oldum… Kilomun ayarını kaçırdığım da oldu, arada bir inat edip zayıfladığım, süzüldüğümde. Ama değişmeyen tek şey kaldı hayatımda kaç kilo olursam olayım arada yaptığım
birkaç atraksiyon dışında ben “BOL- SİYAH- UZUN KOLLU” giyinirim…
Kendimi beğenmemekten yada kusurlarımı örtme kaygısından değil... Ben kendimi ancak o kıyafetle huzurlu bulmaya alıştığımdan...
Ben ancak öyle "BEN" olabildiğimden...
O zamanın anneleri, anneanneleri böyle idi...
Oysa şimdilerde durum bu değil elbette…
Herkes her kiloda istediği herşeyi giyiyor. Özenmiyorum desem yalan olur
ama bazen bakıp yok artık, yuh dediğim de oluyor…
Elbette herkes şu dünyada istediği herşeyi giymekte sonsuz özgür…
Ancak bazen yollarda iki arkadaş göz göze gelip krize girdiğimiz ya da
tek başımızayken gördüğümüz görüntü karşısında gülmemek için çok dudak ısırdığımız oluyor… Çünkü bu ülkede kadınlarda erkeklerde çok kötü, gelişigüzel, kendilerini ifade etmekten uzak ve özensiz giyiniyor.
Ben modacı filan değilim…
Her ne kadar hayatımın bir kısmını Türkiye’de ki sayılı modacılardan birinin
yardımcısı olarak geçirmiş olsam da; orada da bu ülkede ki “giyinememe”
konusunda ki fikrim değişmiş değil…Binlerce lira verip berbat kostümler diktiren bir sürü zengin kadın görmüşlüğüm var... Yanlış anlaşılmasın sevgili Kayıtken berbat kostümler diktiğinden değil, bayılma sınırına gelmesine neden olan tuhaf taleplerle gelen müşterileri yüzünden... Üstünde dünyanın parıltısı varken, "ay şuraya da bişi koysak mı?" diyen çok "ŞIK" bir sürü kadın tanıyorum ben...
İstediğini giyme konusunda
insanın bazen fiziksel bazen de parasal engelleri olabiliyor elbette... Mesela ben 1.50 boyunda fazla kilosu olan bir kadın olmasaydım... 1.70 boyunda ince bir kadın olsaydım "Bol- BEYAZ- uzun kollu" giyerdim...
Ama “kötü”
giyiniyor olmak maddi ve manevi engellerle çok alakalı bir şey değil sanki… Sonuçta “parası”
verilip alınmış malzemelerin nevii ve bedene yakışırlılığından bahsediyoruz burada… Çok para verilip alınmış, hatta çok düzgün dikilmiş, özel tasarım ama sahibi basit, daha kilolu, rüküş gösteren çok esvap var neticesinde...
Bir stil programında berbat
giyinilen, berbat giyinmenin aşılandığı bir ülke burası… Sonuçta çıplaklığın “tarz” sayılması da bunun bir
parçası… Bir "ikon", bir alt kısmı olmayan "modacı", bir "gençkız" abi hergün beyni olmayan, fahişe gibi giyinen, milyonlarca insanın önünde "hamamda karılar nasıl bayılır" kıvamı göbek atan çıplaklığın "tarz" sayıldığı programda Türk kadınını zehirliyor...
Çıplaklı konusunda bana sorsalar şöyle derdim;
Lütfen teşhircilik yapmayın,
yapıyorsanız da tadında bırakın…Bende dekolte severim... Ama belediye otobüsüne bindiğinizde göğüslerinizi göbeğinize kadar açamazsınız... Yollarda ten rengi taytlarla çıplak gibi dolaşamazsınız, zinhar mini dötünüze kadar etekle toplu taşımda seyahat edemezsiniz... Ah canım annem, bunlar hep senin yüzünden...
Ama çok kötü görünüyor... (Konunun "açık giyinmeyin erkekler taciz eder"le uzak yakın alakası yok. Onlara hiç bir kıyafet bu hakkı vermez, hatta sizlerin bilinçli tahrikleri bile "adam" gibi adamı etkilemez)
Gelelim Türk kadını neler giymesin kısmına;
Dötünüz kocaman ve
bacaklarınız kısaysa tayt giymeyin… Nüfusun 4/3'ü bu tarife uygun unutmayın...
Ayaklarınız taraklı ve/veya
tırnaklarınız bakımsızsa, baş barnağınız özgür ruhlu ve yeri öpme niyetinde ise
açık ayakkabı giymeyin... En azından doğru açık ayakkabıyı seçin.
Tayt giymeyin...
Herkes giyiyor diye bir
başkasında gördüğünüz şeyin aynısını giymeyin. Kıyafetin ilk sahibi 1.80 siz
1.50 olabiliyorsunuz… Sokaklarda hepiniz aynı giyiniyor olabiliyorsunuz...
Tayt giymeyin...
Mini etekle birlikte ten
rengi çorap giyilmez, ayakkabınızın ucu açıksa ten rengi çorap giyilmez… Açık
ayakkabı ile çorap giyilmez… Ten rengi adı verilmiş lakin kaz gagası rengi o
korkunç çorapları giymeyin... Adamı dinden imandan çıkarmayın...
Bacaklarınız kısaysa ve
kalınsa mini etek giyilmez, şahsi fikrim bunu hayat prensibi edinin. Hele de kısa, tombul bacaklarınıza platformlu yüksek ayakkabı giyip "seksi cüceler" gibi dolaşmayın... Birahane konsmatrisi gibi oluyorsunuz... Şahsi fikrim bunu yapıyorsanız saçınızı da sarı boyatın tam olsun...
Tayt giymeyin...
Fazla özgüven iyi değildir selüloitleriniz
varken dar ve kumaşı bunu belli eden ya da beyaz, keten rengi gibi pantolonlar
giymeyin... Çok şık ve dalgalı bir poponuz oluyor... Portakal vitaminken güzeldir...
Tayt giymeyin...
Boyunuz uzun değilse lütfen
diz üstü çizme giymeyin. Lütfen… Giymeyin... Çizmeli kedi değilseniz buna kalkışmayın.
Dar kot pantolon ve döte
kadar uzun topuklu çizme giymeyin… Mini etek ve döte kadar uzun topuklu çizme giymeyin... Ya da bunu giyip köşe başına çıkın… Neticesinde Julia Roberts filmde bu kıyafeti giydiğinde fahişelik yapıyordu...
40 santim platform topuklu
ayakkabılarınızla "uf be hatuna bak sülün gibi uzun maşallah" diyoruz
hepimiz, çok etkiliyorsunuz bizi, az biraz da kahkaha attırmıyor değilsiniz.
Siz bilirsiniz, en azından yerinde giyin… Yürüyemiyorsanız giyin özellikle, takma bacaklı gibi oluyorsunuz... Erkek boy ortalamasının 1.70 olduğu bir ülkede upuzun olmanın ne gereği var ki... Kısa boylu yanlarım yazdı bunu engel olamadım...
40 yaş üzerinde iseniz ben
çok şirinim diye üstünde "i am a little princess" yazan t-shirt'ler
giymeyin, evet şirin oluyorsunuz, çok…
Bacaklarınız kısaysa düşük
belli kot giyip bir de tişörtünüzü pantolonun içine sokmayın…
Hatta Türk kızı iseniz düşük
belli kot giymeyin… Türkiye'nin fiziksel şartları buna uygun değil...
Tayt giymeyin...
Koca popolu iseniz skinny
jeans'den ve altına giydiğiniz babetlerden uzak durun… Kim Kardesian normal bir
insanın örnek alması gereken bir insan değil, neticesinde porno çeviren birisi unutmayın…
Bacaklarınız kalınsa (hatta
inceyse de sevmiyorum ama zevk meselesi tabii) ugg'lardan uzak durun… Onlar giy beni diye ısrar bile etse siz
onlardan uzak durun, hele de İzmir’de… 10 senede bir kar yağan bir yerde 25 derecede
“ugg” giymekte ne demekse…
Bel bölgenizde yağlanma
varsa (spora gidin eritin derdim ama kim uğraşacak diyenleri göz önünde
bulundurarak) dar kot, etek, bluz, t-shirt giyip oradaki yağları iyice
insanların gözüne sokmayın. Gerek yok anlayan anlıyor zaten… Özellikle dar, ince penyeden beyaz t-shirtler giyin ya da... ahnekle dans eden göbeğiniz oluyor yürürken...
Tayt giymeyin...
Tayt giyen aşırı kilolu
hanımlar rica ediyorum önlü arkalı reflektör baskısı olan t-shirt giyin... Önlem alalım...
Topuklu ayakkabı giydiğinizde
yürümeyi beceremediğiniz için gövdeniz, alt kısmından 30 cm ilerde gidiyorsa;
topuklu ayakkabı giymeyin… Topukları gırç gırç oynayan ayakkabılarla o hızla nasıl yürüyebiliyorsunuz bana bir anlatın...
Rica edicem şeffaf sütyen askısı
kullanmayın… Askılarınıza şans verin… Naylon çirkindir… İğrençtir...
Sapsarı saçlarınızın siyah
dipleriyle, leopar desenli ve parlak giysilerinizi birlikte kullanın çok
kaliteli görünüyor… Tavsiye ederim… Ve hatta o kıyafetlerle ciddi toplantılara katılın... Suzan Avcı sen bizim herşeyimizsin...
Moda olan ne varsa aynı anda
taşımak zorunda değilsiniz. Çantanızı "o bir küçük hanfendi" şekilnde taşımak zorunda değilsiniz...
Formda bi vücudunuz varsa, az besiliyseniz beli açıkta bırakacak şeyler giyin. Bel açıklığından pırtlayan bir göbekten
daha sevimli ne olabilir ki dimi…
Dekoltenin vücut teşhirinden
farklı bir şey olduğunu anlayın. Dekolte fena birşeydir ama aynı anda alt kısım ve üst kısım açılmaz... hem mini, hep meme dekolteli birşey giydiğinizde kerhane kapısında durur gibi oluyorsunuz... bir soket çorap giyerseniz ayaklarınızı sıcak tutarsınız alt takımlardan üşütmezsiniz...
Sokaklarda “kot” donlarla
dolaşmayınız… Azcık annemden örnek alınız 14-15 yaşında kızlarınızı popoları dışarda sokağa bırakamayınız... Bazen kurallar iyidir... Kadın olma yaşı 12-13 değildir... Bu sadece köylük yerler için geçerli değildir... Babası verdiğinde toplumsal sorun, kız kendi verdiğinde normal birşey değildir... Yetişkin olmamış insanlar "seks" için kullanılamazlar...
Tayt giymeyin...
Desenli taytları almayın,
giymeyin, alanları uyarın, satanları da protesto edin. Leopar desenli tayt giyenleri vurun...
Sizi saran kumaş pantolondan
görünen külot izi çok itici… G-string izi ise dehşete düşerek kadar ucuz… O
halde sizi o kadarda sarmasın pantolonunuz… Aranızda bir nefeslik boşluk olsun.
Başınızı örtüp ehlisünnet
mezheplerinin tamamınca haram kabul edilen bacaklarınızı, memelerinizi
göstermek eyleminden uzak durun. Zira büyük bir çelişki meydan getiriyor, diğer
insanlara da kötü örnek oluyorsunuz. Bizim gelin bizden kaçar, başını örter tıçını açar gibi dolaşmayın ortalıklarda...
Zira belki başınızı açmış
olmak, işlediğiniz bu suçun yanında daha hafif kalabilir...
Babet giyme kısasın
diyenleri dinlemeyin. Çok rahat, yemin ederim. Giyin...
Tayt giymeyin...
Olduğunuz bedenin 2 beden
aşağısı kıyafetler giymekten vazgeçin... Sonra sağdan soldan fışkırıyor
yağlarınız. Şişmansanız da mümkünse çok dar şeyler giymeyin… Dar mini lycra elbiseleri sadece "zayıflar" giyebilir unutmayın...
İki de birde “ay fazla kilom
var” diye şikâyet etmeyin… Kilo güzeldir Monica Belluci muhteşemdir…
Zayıfsanız bunu söyleyip prim yapmaya çalışmayın birgün kilolu bir kadın sizi döver unutmayın...
Yaşınız ne olursa olsun popo loplarınızı kısmen açıkta
bırakan şortlarla sokaklarda dolaşmayın. Hatta Alaçatı'da bile bunu yapmayın... Nice yiğitler telef oluyor o döte
bakıcam diye. Kolunu kesen dönerci var döner yerine. Yapmayın etmeyin kardeşi
kardeşe kırdırtmayın!
Çakma çanta alıyorsun madem bari üzerinde eşşek kadar logosu olanlardan alma ey Türk kızı... Hadi
aldın nolursun kolunda değil omzunda taşı e be Kezban...
Tayt giymeyin...
Lokal bir uyarı TANGO yapmak
için soyunmanıza gerek yok… eğer plan orada sevişmek değilse “Milonga”lara
giyinik gelin... Tango seksi birşeydir ama herkesin tahrik olmuş bir ruh haliyle çıplak dolaşması dışardan bakılınca ziyadesiyle komiktir...
Yani ne bileyim istediğinizi
giyin de ne istediğinize bi dikkat edin…
Size giyim konusunda karışan
erkeklere asla prim vermeyin… Size giyim kuşama ilişkin öğütler veren erkeğe
bir dönüp bakın…
Sözünü ancak kendisi bir Burak
Özçivit, ne bileyim bir Kıvanç Tatlıtuğ ise; süper bir tarzla İtalyan işi
kıyafetler, el yapımı şahane ayakkabılar giymişse, daracık ve kaslı, yuvarlak
bir poposu, geniş omuzları, kaslı bir karnı, biçimli kolları, bal rengi bir
teni, antik yunan heykellerininki gibi ayakları, uzun ve bakımlı elleri filan varsa;
kendisini dinleyin… Yoksa hiç iplemeyin…
Size giyim konusunda karışan kadınların ne giydiğine bir bakın... Tüm hayatını BOL- SİYAH- UZUN KOLLU ile geçiriyorsa giyinmiyor örtünüyordur, iplemeyin...
Demem o ki
Giysi gibi aptal bir
nesnenin kölesi olmayın. Ne giydiğiniz değil; nasıl durduğunuz, tavırlarınız
önemli unutmayın. Ama giyinirken azcık dikkat edin...
Giysinizi ruhunuzun
seçtiğini de bilin…
Dua edin bunları yüzünüze söylemiyorum...
Atatürk'ün modern kızlarının bu ülkenin yokluk döneminde nasıl giyindiğini unutmayın...