İnternet bu derece
yaygınlaştığından kelli yeni bir iş alanı doğdu… Sosyal medya uzmanları ve şirketlere sosyal medya takibi verenler…
Konu buradan gidecek ama ben buraya nereden geldiğimi önce bir beyan edeyim…
Yıllardır bu ülkede en
bedavadan yapılan üç iş kolu vardır…
1. Sigortacılık 2. Halkla İlişkiler 3. Pazarlamacılık
Ben Halkla İlişkiler ve
Gazetecilik Bölümü mezunuyum… Şimdilerde ayrı ayrı bölümler bu ikisi… Önce
gazetecilik yaptım sonra işletmecilik, halkla ilişkiler…
Kendi iş hayatımı parlak bir
kariyer olarak tarif edemem. Önce gazetecilik yapmaya başladım. Çok keyifliydi, ancak işin içinin bambaşka olduğunu gördüm kısa sürede… Siz canavar gibi işe
saldırırken, falancanın kızı, bilmemnenin oğlu, çok havalı genç bir hanım kız, küt diye sizin olacağınız yere konuluveriyor… Bir bakmışsınız siz bir
büyüğünüzün yanında işi öğrenmeye çalışırken birisi birden köşe yazısı yazmaya
başlamış… Bir akşam üzeri pasaportta gazetecilikten bir anda SITKIMIN SIYRILMASI
bundandır…
O gün ticaret yapmaya karar
vermiştim… Çünkü tüm idealist yanlarım acımıştı bir anda… 13 yaşından itibaren
gazeteci olmak isteyen ben, aslında en ulvi görünen işin bile “ticaret” olduğunu
19 yaşında anlamış olmuştum böylece…
Bedava namaz kıldıran
hocanın bile olmadığını düşünürsek, işin özü “paradır” demek yanlış olmaz…
Bazıları yaptıkları işe
şirin pembe kılıflar giydirseler de, yapılan her işin sebebi “maddi kazanımdır”
Memlekette işsiz kalan bir çok kadının yapacağı işler sigortacılık ve halkla ilişkiler haline dönüştüğünde, benim iyice sıtkım sıyrılmıştı bu işten…
Yazının tam burasında
işlerini hakkıyla yapan tüm insanları bu yazıdan muaf tutuyorum… Çok başarılı
sigortacı kardeşlerim, halkla ilişkiler yapan dostlarım var… Ama onlarda zaten
bunca emekle yaptıkları işlerin donanım, çevre, sosyallik gerektiren, insanla
birebir ilişkili olduğunuz, ömür törpüsü işlerinin iki mini etekli abla ile
kişisel pazarlamaya dönmesinden benim kadar şikâyetçiler…
Zaman içinde bu işlerde mini
etek, özel sohbetin ticaret için yetmediğini anlayan abiler, paralarını doğru
yere yatırmaya başladılar kanısındayım ancak her dönem işin tadını kaçıran
firmalar ve kişiler oldu, oluyor, olacak elbette…
Son dönemin en geyik iki işi
kanımca sosyal medya uzmanlığı ve kişisel gelişim uzmanlığı… Görünen o ki sigortacılık, halkla ilişkiler ve pazarlama yerini biraz daha havalı isimli bu işlere bıraktılar...
Önce sosyal medyacılar
yazıdan nasiplensin; herkes bu işi
yapabiliyor artık… Her firma bu işte uzman… Zaten işin ölçülebilir bir terazisi
yok… Var gibi görülse de, yok… Kimle oturup konuşsanız masadan “evet ya haklı”
diye kalkmanız mümkün… Birisi aynı işi 1000 TL ye yapıyor diğeri 300 TL ye… İşin ayrıntılarını anlatamayacağım ama bilenbilir
bir sürü ayrıntısı vardır. Ve en zor
yanı kuafördeki abimiz bile bu işi bildiğinden, çalıştığınız insanlara kalkıp “abi
bak birinden duydum şuraya giriyorsun tıklanman şu kadar artıyor” der ve siz
bir anda kendinizi karşınızdaki müşterinize bir saat bunun bir tevatür olduğunu
anlatmaya çalışırken bulursunuz… Aylarca emekle oluşturmaya çalıştığınız her şey
yalan olur…
Halkla ilişkilerdeki gibi, burada da sorun sizin okuyup eğitimini aldığınız şeyi herkesin uzmanlık
derecesinde biliyor olmasıdır.
Bu şartlar dâhilinde bir gün, bir mahkemeye çıkıp avukatlık yapmak istemem doğaldır. Benimle aynı okulda
okuyanlar bilir epeyce Hukuk okumuşluğumuz vardır…
Ama kanaatim odur ki… “Kişisel
Gelişim Uzmanlığı” tüm bu mesleklerdeki yozlaşmışlığa dört takla attırır.
Bir rastlantı mıdır bilmem, kendi
kişisel gelişimini tamamlamamış bir sürü insan bu konuda “uzman”dır…
Amerika bu işin ticaretinin
kraliyetidir. Tanrı gibidirler. Yazdıkları kitaplar işe yarar mı bilmem, ama içlerinde hiçbir bilgi olmamasına rağmen, hep bestseller olurlar.
Şahsi olarak kişisel gelişimle
çok alakam yoktur. Yani, bildiğimiz anlamında kişisel gelişimle uğraşıp "gelişeyim" diye çalışmam. Yani birbilenin
çıkıp evrene yollamanızı söylediği mesajlarla çok da ilgilenmiyorum… Yoksa kişisel
gelişimin aslen kendisiyle epey alakam var. Okuya okuya gözleri 3.75 yaptım. Öyle
'insan nasıl olmalı' şekliyle kitaplarıda sevmiyorum. Bunun tek bir kalıbı
yok, bu bir kitaptan veya bir vecizeden öğrenebileceğin bir şey değil zaten.
Tüm bilgiler insanın ve
insanlığın gelişimi içindir.
Kanımca en az sosyal medya
uzmanları kadar tırt bir işe sahip olan kişilerdir “kişisel gelişim uzmanları”.
Bir de bunların atraksiyon sevdalısı olanları var ki evlerden ırak. Saçma rol
çalışmaları ve ortak akıl çalışmaları yaptırır dururlar. Birkaç kez arkadaş zoruyla katılıp kendimi
balkondan atmak istemişliğim vardır… "hayde brain storm yapıyoruz"
"kök sorun analizi yapıyoruuzz evet evet obareyy" "tekrar grup
yapıyoruzz sayın katılımcılar, çember oluşturun haydiii heeyyooooo"
minvalinde atraksiyonlardan sonra salonun bir köşesinde usulca kendimi boğmak istemiştim
sıkıntıdan, o derece.
Hiçbir işin ehline laf
etmeyeceğim gibi bu işin ehlinede laf etmem elbette…
Ancak işin bileni kadar 2-3
seminerle “uzman” olan zevzekleri de olduğu muhakkaktır.
Oldukça karizmatik bir ismi
olmasına rağmen, pratikte hiçbir işe yaramayan meslek grubunun çalışanlarıdır
çoğu. Bunların seminerlerine katılırsınız, size dünyanın sizin etrafınızda
döndüğünden, isterseniz başaramayacağınız hiçbir şey olmadığından filan
bahsederler. En temel çıkış noktaları kişinin kendine olan inancıyla alakalıdır.
Sizi en zayıf yerinizden vururlar. ''vay be ben neymişim'' modunda
dolanırsınız. Sonra seminer biter, gerçek dünyaya dönersiniz. İşler hiç de öyle
seminerde anlatıldığı gibi yürümüyordur. Bu uzmanlar için, modern zamanların
birey odaklı para kazandırma rehberi diyebilirim kısaca.
Neticede insana dibe
vurmuşluğunun sosyal konumundan ötürü değil, tercihlerinden dolayı olduğu
yalanını aşılamaya çalışan kapitalist bencillik sanatıdır.
En yakın arkadaş epeyce süre
bir kişisel gelişim firmasında (!)çalıştı…
Hala gidip o kişisel
gelişimci ablayı dövmek istiyorum buda benim “kişisel gelişememiş” yanım…
İnsana insan gibi
davranmayan, kişinin özlük haklarını yiyen, her fırsatta kendini yaptığı işle
önemli kılan, insan sevmeyen, yalan
söyleyebilen, hırslı, kompleksli ve bel altı hakaret edebilecek kadar ruhu
cahil bir ablaya o kadar insanın ne öğrenmeye gittiğini şahsen merak ediyorum…
Çok mu salağız… Yoksa çok mu
çaresiziz bilmiyorum…
Ama o ablanın kendi kişisel
gelişimini tamamlamadan başka birine faydası olacağına beni inandırmak mümkün
değil… Yanında sigorta yaptırmadan insan çalıştıran, konuşurken insan aşağılayıp,
insanın gözüne bakmayan / bakamayan bir insan bu işi yapamaz…
Ve maalesef o tek değil… O
ve onun gibilerin varlığı bu işi ve birçok işi gerçek eğitimlerle yapan, emek sarf
eden insanları işinden ediyor… Saygınlığını azaltıyor. Sapla samanın karışmasına
neden oluyor.
Kişisel gelişim; aktif
farkındalığın içe dönüş ile başladığı, farkında olan veya olmayan herkesin
"hayatı" boyunca üzerinde yürüdüğü yoldur. Ve buna rehberlik edecek kişilerin özgün,
ergin, yetkin olması gerekir. Kendi hırslarını durduramayan, egosuna hâkim
olamayan, henüz kendi bazında işi çözememiş insanın kendi dâhil kimseye faydası
olmaz… Tüccarların eline düştüğünden beridir sadece birilerinin cebini dolduran
modern akımlardan biridir benim için. Kökeni batıni inançlara dayanmasına
rağmen günümüzde sadece modadır…
Pazar sabahı nereden aklıma
geldiyse tüm bunlar…
Bunun yerine birine laf
sokacağım bir veciz söz yazsam daha kolay olurdu…
Yada kalkıp kahvaltı etsem…
Yada üstünde;
“pişmişin halinden hiç anlar
mı ham…
Sözü kısa kesmek lazım vesselam”
yazan bir manzara fotoğrafı paylaşsam daha etkili olurdu muhtemelen…
O halde bir vecizle
bitirelim yazıyı…
"kibir nedir? Kendisinden
habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan
buzun kendini bir şey zannetmesi gibi."
"Guru" gürültü yapmayın derim...
İyi pazarlar…