21 Kasım 2014 Cuma

e. YOLLA GİTSİN......


Bazen olur öyle…

Yazasım gelmez… Bir şey yapasım gelmez… Hatta bir şey diyesim gelmez… Oturur seyrederim âlemi…

Âlem bialem…

Türlü türlü haller içinde… Samimiyetin suyunun sıkıldığı zamanlarda yaşadığımızdan, içtenliği olmayan samimiyetlerde yorulduğumuzdan;  bazen bu haller bana bin ışık yılı uzak geliyor…

Yazamamak hiçbir şey yapmamak eyleminin edebi metin bağlamında gerçekleştirilen halidir. Yansıması hiçbir şekilde pozitif kazanç veya getiri sağlamayacak bir eylemsizlik süreci olsa da, götüreceği bir şey de olmayacağı için kayıptan saymak yanlış olur.

Yazmamak eyleminin anlam kazanabilmesi için daha öncesinde -ve özellikle çok miktarda-yazmış olmak gerekir kanaatimce. Ki öyle yapıyordum bir süredir…

Maksat ne olursa olsun, hedef kitlede veya hedef tahtasında kim olursa olsun yazmamak bilinen en eski ve en kolay tepki yöntemidir.

"yazı piç" ise, babasızlığı pekiştirmektir yazamamak… Ne derler…"anne vâkidir, babaysa bir rivayet".

O nedenle sahipsiz yazılar, hale ahvale tercüman olmuş ama kimsenin üzerine almadığı yazılar babasız çocuklardır…

Kafka  "cinnete davetiye çıkarmak" der yazmamak için…

Çok yazınca, üslup bozuluyor, yazının bir ağırlığı kalmıyor, yoğunluk kaçıyor; tabii bu ortalama bir zihin için söylediğim şey, yoksa durmadan üretip yoğunluğu muhafaza edebilenler de vardır. Ben o olağandışı beyinlerden değilim elbette…  İşte bu durumu kompanze etmek için, bir nadas halidir yazmamak, biraz da düşüncelerin toparlanması, düzgünce ifade bulması ve belki de Türkiye gibi ülkelerde "ehere mehere otu boku gidip bloğuna yazıyo la" vaziyetine düşmemek için yapılan eylemdir "yazmama"

İlk yazmaya başladığımda kâğıt-kalem ve ben vardık; üniversitenin ikinci sınıfında daktilo-kağıt ve ben bir araya geldik… Yıllardır değişik bilgisayarlar-klavye ve ben varız… Yazarken biten kalemler gördüm, harfleri takılan, çift vuran daktilolarla yazdım, klavyesi düzgün basmayan bilgisayarlarla yazdım ama hep yazdım…

Yaşama dair yazdım, arkadaşlığa dair yazdım, ana, baba, evlat, kardeş, yanlış için yazdım, geçmişe dair yazdım, unuttuklarımı hatırladım yazdım, unutmak istemediklerimi yazdım ama hiç “sevgili” için yazmadım… Sevgiden, sevgiliden bahsi geçen şeyler yazdım da,  ima ettim de ama hiç “sevgili” için yazmadım… Yazamamak en çok o noktada yapıştı kaldı bünyeye…

İnsan yazdığını unutur ama yazmaya çekindiği aklında kalır hep…

Başarısız denemelerim var elbette… Sonucu seçmeli… Yazmamak evrelerden geçiyor…
a- sil
b- kenarda dursun
c- neden bunu yazdım ki? diye kendine sor, sil
d- çöp kutusu da dolmuş
e- yolla gitsin…

Yine yazdım; yolluyorum… Yan masada ki ağır abilerle, pek becerikli orta yaşlı ablalara gitsin J