Bazen olur öyle…
Yazasım gelmez… Bir şey yapasım gelmez… Hatta bir şey
diyesim gelmez… Oturur seyrederim âlemi…
Âlem bialem…
Türlü türlü haller içinde… Samimiyetin suyunun sıkıldığı
zamanlarda yaşadığımızdan, içtenliği olmayan samimiyetlerde yorulduğumuzdan; bazen bu haller bana bin ışık yılı uzak
geliyor…
Yazamamak hiçbir şey yapmamak eyleminin edebi metin
bağlamında gerçekleştirilen halidir. Yansıması hiçbir şekilde pozitif kazanç
veya getiri sağlamayacak bir eylemsizlik süreci olsa da, götüreceği bir şey de
olmayacağı için kayıptan saymak yanlış olur.
Yazmamak eyleminin anlam kazanabilmesi için daha öncesinde
-ve özellikle çok miktarda-yazmış olmak gerekir kanaatimce. Ki öyle yapıyordum
bir süredir…
Maksat ne olursa olsun, hedef kitlede veya hedef tahtasında
kim olursa olsun yazmamak bilinen en eski ve en kolay tepki yöntemidir.
"yazı piç" ise, babasızlığı pekiştirmektir
yazamamak… Ne derler…"anne vâkidir, babaysa bir rivayet".
O nedenle sahipsiz yazılar, hale ahvale tercüman olmuş ama
kimsenin üzerine almadığı yazılar babasız çocuklardır…
Kafka "cinnete
davetiye çıkarmak" der yazmamak için…
Çok yazınca, üslup bozuluyor, yazının bir ağırlığı kalmıyor,
yoğunluk kaçıyor; tabii bu ortalama bir zihin için söylediğim şey, yoksa
durmadan üretip yoğunluğu muhafaza edebilenler de vardır. Ben o olağandışı
beyinlerden değilim elbette… İşte bu
durumu kompanze etmek için, bir nadas halidir yazmamak, biraz da düşüncelerin toparlanması,
düzgünce ifade bulması ve belki de Türkiye gibi ülkelerde "ehere mehere
otu boku gidip bloğuna yazıyo la" vaziyetine düşmemek için yapılan
eylemdir "yazmama"
İlk yazmaya başladığımda kâğıt-kalem ve ben vardık; üniversitenin
ikinci sınıfında daktilo-kağıt ve ben bir araya geldik… Yıllardır değişik
bilgisayarlar-klavye ve ben varız… Yazarken biten kalemler gördüm, harfleri
takılan, çift vuran daktilolarla yazdım, klavyesi düzgün basmayan
bilgisayarlarla yazdım ama hep yazdım…
Yaşama dair yazdım, arkadaşlığa dair yazdım, ana, baba,
evlat, kardeş, yanlış için yazdım, geçmişe dair yazdım, unuttuklarımı
hatırladım yazdım, unutmak istemediklerimi yazdım ama hiç “sevgili” için
yazmadım… Sevgiden, sevgiliden bahsi geçen şeyler yazdım da, ima ettim de ama hiç “sevgili” için yazmadım… Yazamamak
en çok o noktada yapıştı kaldı bünyeye…
İnsan yazdığını unutur ama yazmaya çekindiği aklında kalır
hep…
Başarısız denemelerim var elbette… Sonucu seçmeli… Yazmamak
evrelerden geçiyor…
a- sil
b- kenarda dursun
c- neden bunu yazdım ki? diye kendine sor, sil
d- çöp kutusu da dolmuş
e- yolla gitsin…
Yine yazdım; yolluyorum… Yan masada ki ağır abilerle, pek
becerikli orta yaşlı ablalara gitsin J