Salağa
yatasım var…
Çok
sevdiğim bir deyimdir şu salağa yatmak… Hani kendini çok akıllı zannedip
salakmış gibi davranmak durumu. Bu konuda tereddüt şudur ki bir süre sonra
salak mı akıllı, kendini akıllı sanan mı salak belli olmaz olur. Ki zaten akıl
kendi içinde tüm salaklıkları barındırır.
Ama bazen
kendimi çok salak hissettiğim doğrudur.
Mesela ben inanırım. Beyan esastır benim için. Bana kim olduğunuzu beyan
etmişseniz size ona göre davranırım. Bana ne söylerseniz size doğru söylediğinizi
varsayarak geri dönüş yaparım. Eğer beyanda usulsüzlük, tarifte tahribat,
söylediğiniz de yalan varsa sorumluluğu size aittir.
Baktığım
yerde gördüğüme inanırım ben. Kâğıt
beyaz ise aslında sarı diye inat etmem. Ama beyazsa beyazdır. Sarıdır denmesine
izin vermem. Böyle de tersim, huysuzum… Neticesinde “Kâğıt beyazdır”
Bana utangacım
derseniz size öyle davranırım. Bana kırılganım derseniz size öyle yaklaşırım.
Bana çok sertim derseniz birlikte sertliğinizin derecesini tahlil ederiz. Bana her şeyi bilirim derseniz “Buyrun önden
geçin” derim… Bildiğinizle bilmediğiniz nasılsa bir süre sonra önünüzden
geçecektir elele, kol kola…
Amma velakin
bilirim… Utangaçlıkların benimkinden fazla utanmazlık taşıyabileceğini,
hesapsızım konuşmalarının aslında hesap kitap işi olduğunu… Ben kendimi akıllı sanırken
bazen bakakalırım giden geminin ardından… Yanımda iş döner ruhum duymaz… Ötemde
iş biter farkında olmam…
Kimi
zaman kendisiyle ilgili iyi kötü bir fikrim olmayan biri benimle ilgili benden
habersiz duygu ve düşünce barındırır… Düşünürüm ne vakit dokundu yaşamlar
birbirine diye… Bir arkadaşının anlattığı ile fikir ve karar sahibi olmuşsa tez
üstünü siler geçerim. Çünkü bugün olmasa da yarın mutlaka zarar verecektir.
Kendinin olmayan bir fikirle karar verebilen bir insan ister o kendini akıllı sansın,
ister siz onu salak zannedin illa ki bir zarar verir…
Salağa
yatmak iyi bir zekâ ister. Anlayıp da anlamamış gibi yapmak zor bir
faaliyetidir. Anlamış olmanın verdiği yükü kaldırmaktansa, salağa yatıp, karşı tarafın
bunu daha iyi bir şekilde açıklamasını beklemek iyidir. Bir nevi karşı tarafa,
bak koçum, ben zekiyim de anlıyorum ama başkasına bu şekilde anlatsan anlamaz, o
yüzden aklı başında izah et mesajı verilir ki çoğu zaman karşı taraf bunu
anlamaz. Sizde zeki filan değilsinizdir zaten…
Bazıları
bunu kendini geri planda tutmak, bu arada da saman altından su yürütmekte
kullanabilir. Ancak bu eylem akıllı budalalardaki akıllıların budalalaşmasının
sebebidir ki; bu kimseler bu tutumlarını sürdürdükçe zamanla kendi kazdıkları
kuyuya düşmeye başlayabilirler.
Salağa
yatmak; Banu Alkan ve Mustafa Topaloğlu’nun
cesurca sergiledikleri davranış şeklidir özetle. Bir düşünün bu ikisi karşısında
düştüğümüz açıklanamaz durumu… Kaçımız salak olmuyoruz, dünyamız şaşmıyor ki bu
ikisi konuşurken J
HAMİŞ: Sevgili Emine bu sabahta dumurlardan dumur
beğenip şaştın ya bu Dünya’ya demek yaşıyorsun… “beni nasıl bilirsin diye
sorsalar, kendim gibi derim” herkesin bildiği kendi kadar… -
Kendimi
bu sabah aynen böyle hissetmediysem ne olayım J
-eminim
ki senin de yeteneklerin vardır.
-evet
aslında. Var bir tane.
-nedir
peki o yeteneğin?
-benim “5.
Hissim” var. Geleceği görebiliyorum. :P:P