29 Kasım 2014 Cumartesi

BENİM "5.HİSSİM" VAR... GELECEĞİ GÖREBİLİYORUM...



Salağa yatasım var…

Çok sevdiğim bir deyimdir şu salağa yatmak… Hani kendini çok akıllı zannedip salakmış gibi davranmak durumu. Bu konuda tereddüt şudur ki bir süre sonra salak mı akıllı, kendini akıllı sanan mı salak belli olmaz olur. Ki zaten akıl kendi içinde tüm salaklıkları barındırır.

Ama bazen kendimi çok salak hissettiğim doğrudur.  Mesela ben inanırım. Beyan esastır benim için. Bana kim olduğunuzu beyan etmişseniz size ona göre davranırım. Bana ne söylerseniz size doğru söylediğinizi varsayarak geri dönüş yaparım. Eğer beyanda usulsüzlük, tarifte tahribat, söylediğiniz de yalan varsa sorumluluğu size aittir.

Baktığım yerde gördüğüme inanırım ben.  Kâğıt beyaz ise aslında sarı diye inat etmem. Ama beyazsa beyazdır. Sarıdır denmesine izin vermem. Böyle de tersim, huysuzum… Neticesinde “Kâğıt beyazdır”
Bana utangacım derseniz size öyle davranırım. Bana kırılganım derseniz size öyle yaklaşırım. Bana çok sertim derseniz birlikte sertliğinizin derecesini tahlil ederiz.  Bana her şeyi bilirim derseniz “Buyrun önden geçin” derim… Bildiğinizle bilmediğiniz nasılsa bir süre sonra önünüzden geçecektir elele, kol kola…

Amma velakin bilirim… Utangaçlıkların benimkinden fazla utanmazlık taşıyabileceğini, hesapsızım konuşmalarının aslında hesap kitap işi olduğunu… Ben kendimi akıllı sanırken bazen bakakalırım giden geminin ardından… Yanımda iş döner ruhum duymaz… Ötemde iş biter farkında olmam…

Kimi zaman kendisiyle ilgili iyi kötü bir fikrim olmayan biri benimle ilgili benden habersiz duygu ve düşünce barındırır… Düşünürüm ne vakit dokundu yaşamlar birbirine diye… Bir arkadaşının anlattığı ile fikir ve karar sahibi olmuşsa tez üstünü siler geçerim. Çünkü bugün olmasa da yarın mutlaka zarar verecektir. Kendinin olmayan bir fikirle karar verebilen bir insan ister o kendini akıllı sansın, ister siz onu salak zannedin illa ki bir zarar verir…

Salağa yatmak iyi bir zekâ ister. Anlayıp da anlamamış gibi yapmak zor bir faaliyetidir. Anlamış olmanın verdiği yükü kaldırmaktansa, salağa yatıp, karşı tarafın bunu daha iyi bir şekilde açıklamasını beklemek iyidir. Bir nevi karşı tarafa, bak koçum, ben zekiyim de anlıyorum ama başkasına bu şekilde anlatsan anlamaz, o yüzden aklı başında izah et mesajı verilir ki çoğu zaman karşı taraf bunu anlamaz. Sizde zeki filan değilsinizdir zaten…

Bazıları bunu kendini geri planda tutmak, bu arada da saman altından su yürütmekte kullanabilir. Ancak bu eylem akıllı budalalardaki akıllıların budalalaşmasının sebebidir ki; bu kimseler bu tutumlarını sürdürdükçe zamanla kendi kazdıkları kuyuya düşmeye başlayabilirler.

Salağa yatmak;  Banu Alkan ve Mustafa Topaloğlu’nun cesurca sergiledikleri davranış şeklidir özetle. Bir düşünün bu ikisi karşısında düştüğümüz açıklanamaz durumu… Kaçımız salak olmuyoruz, dünyamız şaşmıyor ki bu ikisi konuşurken J

HAMİŞ:  Sevgili Emine bu sabahta dumurlardan dumur beğenip şaştın ya bu Dünya’ya demek yaşıyorsun… “beni nasıl bilirsin diye sorsalar, kendim gibi derim” herkesin bildiği kendi kadar… -

Kendimi bu sabah aynen böyle hissetmediysem ne olayım J

-eminim ki senin de yeteneklerin vardır.
-evet aslında. Var bir tane.
-nedir peki o yeteneğin?

-benim “5. Hissim” var. Geleceği görebiliyorum. :P:P