Kadına dair
bir sürü yazı yazdım bu güne kadar… Etrafıma bakıyorum dünyada bin bir çeşit
sorun var. Ama bir yandan da yine aynı ortamda inanılmaz bir başka dünya yaşanıyor. Çocukların öldüğü bu dünyada bütün derdi kıyafeti, vücudu olan çok insan var...
Ben çok
tutucu bir insan değilim, kadın olarak da çok köşeleri olan bir kadın değilim
ama mevcut sistem içerisinde kadına biçilen değer kadar “kadının kendine
biçtiği değerden” şikayetçiyim…
Size bir hikâye
aktarmak istiyorum kıssadan hisse…
SAARTJİE (SARAH)
BAARTMAN;
Saartjie
Baartman, 1789 yılında Güney Afrika'da Khoikhoi kabilesinde dünyaya gelmiştir.
Ailesini kaybettikten sonra Cape Town'daki bir çiftlikte hizmetçi olarak
çalışır. Genç bir kızken sömürgeci Hollandalıların ilgisini çeker ve Alexander
Dunlop adındaki bir doktor asker tarafından çok para kazanacağı vaadiyle kandırılarak yada zorlanarak çok da net değil, 19 yaşındayken Avrupa'ya götürülür.
Götürülme sebebi farklı bedensel
görüntüsüdür. Saartjie Baartman hiçbir Avrupalıya benzememektedir. Ait olduğu
kabilenin genetik özelliklerini taşıyan kadının 1.60 boyu, oldukça çıkıntılı
büyük kalçası ve sarkmış devasa bir cinsel organı vardır.
Önceleri İngiltere’de
sonraları Fransa’da vücudu bir hayvan gibi sergilenir, satılır ve cinsel obje olarak kullanılır.
İngiltere’de zenginlerin yaptığı toplantılarda vücudu sergilenir insanların bedenini
ellemesine izin verilir. Bir kez bunu engellemek için çaba gösterilmiş olsa da muhtemelen
kendini satan bu insanlardan korkan kadın mahkeme önünde ona bu işin zorla
yaptırılmadığını ifade eder.
Daha sonra Fransa’da sirkte vahşi hayvanlarla gösteri yapan bir adama
satılır. Burada da sergilenir, kullanılır ve sonunda kaçınılmaz olarak
fahişelik yapmaya başlar ve sadece 25 yaşları civarındayken alkolden ölür ya da
bir biçimde intihar eder... Ancak bedenine yapılan istismar bununla da bitmez. Öldükten
sonra da rahat vermezler. Bir başhekim vücudunun kalıbını çıkarır. Cinsel
organını ve beynini bedeninden ayırıp ilaçlar. Saartjie'nin bedeni 1876 yılına
kadar Paris’te Musee de l'homme'da sergilenir.
Mandela
90'lı yıllarda bedeninin Güney Afrika’ya teslim edilmesi için girişimde bulunur
ama sonuç alınmaz. Daha sonra Diana Ferrus’un yazdığı şiirin Fransa’da
duyulmasıyla bedeni, vatanına iade edilir. (1998)
Bu bir
kötülük hikâyesidir… Burada kesinlikle bir “kurban kadın” vardır…
Ama bugün sıkıntı
bir şeylere mecbur bırakılan bu kadınlar değil, kendine bunu yapan kadınlar… Nicki Minaj, Kim Kardesian, Jennifer Lopez, Beyonce bu ekolün en iyi satıcılarıdır....
Benim tam olarak sıkıntı duyduğum konu bu… Kadının kendini bile isteye gönüllü
ve hatta böylesi doğru ve güzel zannederek cinsel obje haline getirmesi…
Hepimiz güzel olmayı seviyoruz, güzel görünmekten hoşlanıyoruz bu kadın ya da
erkek içgüdüsel bir durum… Elbette söz buna değil…
Sarah’ın
bir metaya dönüşmesine neden olan kalçaları bugün adeta bir moda… Popüler
kültürün ikonları ameliyatlar olup kendilerine bu kadının defalarca
satılmasına, tacize uğramasına neden olan büyüklükte kalçalar yaptırıyorlar…
Onların da satıcıları var elbette… Medya, organizatörleri, menajerleri Sarah’ı
satan kişilerin yerini almış durumda… Büyük paralar dönüyor ortada… Kalçan
kadar zenginsin… Şöyle sırtını dönmüş, daracık bir kıyafetle poz veremiyorsan
ünlü değilsin… Amerika, Avrupa, Türkiye hiç fark etmiyor… Kadınlar bundan evvel
ki giyimle ilgili yazımda bana kızıp “bu bizim özgürlüğümüz istediğimiz gibi
giyiniriz” diye tepki gösterdiler bana…
Bazen boş
zamanlarımda facebook ya da benzer fotoğraf yüklenen siteleri geziyorum…
Gördüğüm ünlü model, oyuncu ya da bu kulvarın dışında olup gerçekten de fahişelik
yapan kadınlara ait fotoğraflar tamamen konum dışı…
Ben aslında
çoluğu çocuğu olan ve hatta kocası olan bazı kadınların fotoğraflarında dumur
olup kalıyorum… Arkadaş yahu diyorum sen sosyal ortam içinde yeri olan bir
insansın, bir okulda velisin… Bir yemekte, bir adamın eşisin… Parkta oynayan
çocuğun annesisin, içindeki “cinsel objeye” bir dur desen… Elbette şeklen
özgürüz ama bazı şekillerin bizi çok basit ve ucuz gösterdiğini de kabul etmek
lazım…
Çok şık
sarı saçlı muhteşem görünen kadınlar tanıdığım gibi saçlarından duvara vurasım
gelen ve adeta bir pavyonda sahne alıyormuş frapanlıkta görünen “aile kadınları”
var… Benim sığ kafam bu ayrımın yapılamamasını algılamıyor. Kendini bilen kadın
o şekilde görünmez… Yani iki karış topuklu diz üstü çizme ve mini etek maalesef
mesleği belli bir kostümdür… Bir kadın bazı görüntülerin ucuzluk olduğunu
görmüyorsa bir tuhaflık vardır illaki… Kendini bilen kadın resmi bir toplantıya
uygun olmayan bir kostümle gelip vücudunu sergilemez… gece kulübüne gider gibi
giyinilip yemeğe çıkılmaz… Bu özgürlük ya da güzellik değil kendi vücudunu
cinsel obje haline getirmektir ve bunun nedeni üzerine “psikoloji” benden daha
net açıklama yapabilir sanıyorum…
Ayrıca
yanlış anlaşılmasın mesela asla saç rengi değildir zihniyettir… Özenilen “kadının”
gerçekten tuhaflığıdır… Marylin Monroe muhteşem bir sarışındır… Ama o bile
cinsel obje olarak görülmekten duyduğu azaptan ölmüştür… Kim Kardesian ve
ailesindeki acınası kadınların hepsi de esmerdir… Yani mesele sarı saç
sanılmasın lütfen ama siyah saçlı bir ırkın inatla sarı saçlı kadınlarının bir
kısmı gerçekten de “olmuş mu şimdi abla”dır... Aşağıdaki fotoğrafa özenip bu anne gibi anneye olmaya çalışan tüm "ablaları" kutluyorum... Bir annenin yaşamdaki duruşu bu mudur? Oysa diretilen bu kadına benzeyen kadınlar yaratmaktır.... Bu size abartılı gelebilir fotoğrafta ama gerçek yaşamda bazen düşülen haller bundan ehven değildir...
Ben diyorum
ki…
İskenderiyeli Hypatia bilim kadını olmasından mütevellit türlü işkencelere
maruz bırakılmış ve katledilmişti. Baartman'de fiziksel görüntüsü nedeniyle
türlü işkencelere maruz kalmış ve satılmış, intihara sürüklendiği sefil bir
hayat yaşamıştı… Buna bir sürü örnek var yaşam içinde, tarihte… Birçok kadın
bizim bugün sahip olduğumuz olanaklara sahip olmamız için yaşamlarını verdiler.
Bize bu “özgürlüğü” onların tutsaklıkları sağladı…
Ve biz çağdaş kadınlar bugün bunu bile isteye kendimize yapıyoruz…
Kendimizi pazarda
bir mal gibi sergiliyoruz… Zarif ve şık değiliz “kadının cinsel obje” olarak
görülmesine hizmet ediyoruz saygıdeğer bir kısmımız… kadının cinsel obje olmasına en çok kadın destek oluyor bir anlamda... Mükemmel vücutlar ve aptal beyinler pazarlanıyor...
Erkeği suçlamak
çok kolay ama bazen aynadaki aksimize bakmakta da fayda var…
Benim meme
görmekten, kalça görmekten içim şişti… Son dönem TV dizilerinde üst kısmı
çıplak, adaleli adam görmekten de şiştim… Satılan hayalin çok alıcısı var
dostlar… Ama gerçek azcık farklı…
Çok güzel genç
kadınlar görüyorum sokaklarda harika görünüyorlar ama kimse fark etmiyor… Çünkü
az olsalar da su gibi durular… Güzellik böyle bir şeydir. Oysa şimdi dayatılan sıfır beden güzellik tam olarak bir suç... Ha Sarah Baartman'ın bedenine yapılan saldırı ha sizin bedeninizin zorlandığı standartlar... Benim açımdan hiçbir farkı yok...
Demem o ki;
Elinin çocuğuyla
seks yıldızı gibi dolaşmak abestir… Yani herkes İvana Sert değil neticede… Kendisi
de iyi bir örnek değil neticesinde… Ama gördüğüm odur ki olmamamızı istedikleri
kadın hedefi odur…
Ve bu hedefe
koşan kadın kendi kafasına sıkmaktadır…
Ben bu
yazdıklarını illa da deyim içinde kullanırım aga diyen olacaksa, bi'zahmet “AKIL
VAR İZAN VAR”ı kullansın… Çok uygun düşüyor gibi görüntülere…