9 Ocak
geçti biliyorum…
Her yıl
enflasyon oluyor 9 Ocak’ta kaynıyor gidiyor güzelim Cemal Süreya… Geliyor ve
geçiyor bloglardan, profillerden…
Ama benden geçmiyor
Cemal Süreya… Asaf gibi, Orhan Veli gibi…
Değil mi ki
“Hayat Kısa… Kuşlar Uçuyor…” demiş…
Bunu okuduğum
ilk gün benim hayatıma girdi ve hiç gitmiyor… Sevmek değil benim ki… İnanmak…
Bu gece
dışarda yağmur var…
Aklıma düştü yine Süreya…
11 Ocak
1990… 6 aylık hamileydim… Ev açma telaşındaydım, içimde koca bir mutluluk vardı
ve dışımda çok ciddi sorunlar… Ufacık odada kitaplarım, ben, aşkla büyüttüğüm
bebeğim ve Ezginin Günlüğü kasetlerim vardı… Şimdi ki gibi haberleri anı anına,
günü gününe alamıyorduk… Belki de yaşadıklarım yüzünden atlamıştım bilmiyorum,
ama duymamıştım.
11 Ocak'tı, çok sevdiğim bir
arkadaşım aradı biliyor musun Cemal Süreya ölmüş dedi… Çok canım yandı…
81’de Asaf
öldüğünde lisedeydim… Okumuştum ama çok şuurlu değildi beraberliğim… Gerçekten
Asaf’ı keşfettiğimde 84 filandı… Orhan Veli benim için hep sarı fotoğraflar ve
geçmişte bir şairdi… Turgut Uyar’ı 85’de kaybettiğimizde nasıl üzüldüysem, 86’da
Edip Cansever için nasıl üzüldüysem o günde Cemal Süreya için yandı canım…
99’da Can
baba, 2002’de Ece Ayhan, 2005’de de Atilla İlhan gidince çok güzel yer oldu
gittikleri yer… 2013’te boşuna gitmedi yanlarına Ahmet Erhan…
şairi
şiiriyle anmalı insan…
Neticede
HAYAT KISA….
ADAM
………..
Yıldızlar
kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz
evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut
gibiydi, hatırladı
Adamın
ayaklarının altında
Yıldızların
yıldız olduğu vardı
Adam
yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz
önce yağmur yağmıştı.
BENİ
ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Şimdi
utançtır
tanelenen
sarışın
çocukların başaklarında.
……………
Kan
görüyorum taş görüyorum
bütün
heykeller arasında
karabasan
ılık acemi
-
uykusuzluğun sütlü inciri -
kovanlara
sızmıyor.
Annem
çok küçükken öldü
beni
öp, sonra doğur beni.
KIRMIZI BİR
KUŞTUR SOLUĞUM
Kırmızı bir
kuştur soluğum
Kumral
göklerinde saçlarının
Seni
kucağıma alıyorum
Tarifsiz
uzuyor bacakların
Kırmızı bir
at oluyor soluğum
Yüzümün
yanmasından anlıyorum
Yoksuluz
gecelerimiz çok kısa
Dörtnala
sevişmek lâzım.
AŞK
Şimdi
sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin
durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler
Oysa
ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa
Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi
ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı,
Bir
kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu
Bir
sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu
dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki
hiç olmamıştı
Oysa
kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
……………..
KEŞKE
YALNIZ BUNUN İÇİN SEVSEYDİM SENİ
(bu dizeyle
son bulan 20 şiirden bir kaçının son iki dizesi )
Kuşlar
toplanmış göçüyorlar
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
……..
Hiçbir
şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…….
İyi
anlarında sesin kalınlaşıyor
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni
…..
Baktım
yeri toparlıyor ayak izlerin
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni
…….
Eşiklere
oturmuş bir dolu insan
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Fazıl
Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?...
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
……
Ve
konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…….
Uzaklardaydın,
oracıkta, öbür kıtada,
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
İkinci
bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
"Kehanet"
adlı kısacık bir şiir buldum
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Yürütüyoruz
bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
….
İki
çay söylemiştik orda, biri açık,
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Uzaklara
bir bakışın vardı kafeteryada
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Bir
şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Bir
başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
An
ki fıskiyesi sonsuzluğun
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni.
…..
Seni
o kadar yakından görünce,
Keşke
yalnız bunun için sevseydim seni
….
MUT ( SUZ )
Kim istemez
mutlu olmayı
Ama
mutsuzluğa da var mısın?
SİZİN
HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
Sizin
hiç babanız öldü mü?
Benim
bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar,
aldılar, götürdüler.
Babamdan
ummazdım bunu kör oldum.
FOTOĞRAF
Durakta üç
kişi
Adam kadın
ve çocuk
Adamın
elleri ceplerinde
Kadın
çocuğun elini tutmuş
Adam
hüzünlü
Hüzünlü
şarkılar gibi hüzünlü
Kadın güzel
Güzel
anılar gibi güzel
Çocuk
Güzel
anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü
şarkılar gibi güzel
CIGARAYI
ATTIM DENİZE
Biz
eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir
bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir
minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir
adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne
zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir
cigara atmışsak denize
Sabaha
kadar yandı durdu